Füsun Demirel, kendine özgü oyunculuğuyla sinemamızda önemli yeri olan usta bir isim. Züğürt Ağa’dan Uçurtmayı Vurmasınlar’a kadar pek çok önemli filmde rol alan usta oyuncu, toplumsal meselelere dikkat çeken birbirinden önemli filmlerle sinemaseverlerin karşısına çıktı. TV dizilerinde sergilediği başarılı oyunculukla bu alanda da haklı bir üne kavuşan Demirel, Sıdıka başta olmak üzere rol aldığı hemen her dizide adeta fenomen haline geldi. Bir yandan da tiyatro ve çevirmenlik yapan usta oyuncu son olarak senaryosunu Engin Günaydın’ın kaleme aldığı İçimdeki Ses filmiyle bir kez daha sevenlerinin karşısına çıktı. Füsun Demirel’le biraz İçimdeki Ses’i biraz da oyunculuğu ve yeni projelerini konuştuk.
Söyleşi: Zehra Ayçiçek
İçimdeki Ses ekibine dâhil olma sürecinizden bahseder misiniz?
Barakuda yapımın sahibi Ahmet Kayımtu ile Yalan Dünya projesinde başından beri beraberdik. Teklif Ahmet Kayımtu’dan geldi. Anne rolü için Engin Günaydın’la birlikte düşünmüşler. Bu şekilde projeye dâhil oldum.
İçimdeki Ses beklentilerinizi karşılayan bir proje oldu mu?
Evet, beklentimi her anlamda karşıladı diyebilirim. Çünkü çok farklı bir anne karakteri önerilmişti. Bu beni çok heyecanlandırdı ve hatta telaşlandırdı. Ama Engin (Günaydın) ve Çağrı (Bayrak) öyle güzel anlattılar ki istediklerini, ben de elimden geleni yapmaya gayret ettim.
Bir röportajınızda yardımcı kadın rollerde oynamanın sizin için kaçınılmaz bir gerçek olduğunu söylemişsiniz, bu durumun oyunculuk için avantajları daha mı fazla?
Yardımcı oyunculuk tanımı çok tuhaf, aslında dünyada böyle bir tanım yok. Birinci başrol ikinci başrol deniyor. Ben o nedenle rollerime asla yardımcı rol ya da başrol diye bakmadım. Rol roldür. Yorumladığımız bir karakterse, onun küçücük sahnesi bile olsa işlevi büyük olabilir. Başrolün avantajı ya da dezavantajı ise hikâyeyi baştan sona sırtlayıp taşımasıdır.
Baskın karakterli bir anneyi canlandırıyorsunuz? Bu rolde kendinizden izler buluyor musunuz?
Benimle hiç ilgisi yok bu annenin. Ben karışmam ki çocuğumun özel hayatına. Sadece hatalı gördüğüm davranışlar için uyarırım. Anlatırım ama sıkıntı yaratmam, baskıcı değilimdir.
Gerçek hayattaki samimi ve doğal halinizin oyunculuğunuza olumlu katkısı olabileceğini düşünüyorum, siz de motivasyon olarak bunun faydasını görüyor musunuz?
Teşekkür ederim. Mutlaka etkisi oluyordur. Hiç hırslarım olmadı. Hayat olduğu gibi kendi akışında aktı gitti. Naif kaldım, çok kirlenmedim. Bu da doğallığı ve içtenliği beraberinde getiriyor. Elbette sinemaya, role etkisi oluyor.
Çevirmenliğe yeterince zaman ayırabiliyor musunuz? Yoksa sinema ve tiyatro fazlasıyla vaktinizi alıyor mu?
Çeviriye çok zamandır ara verdim. Her şeyi aynı anda zamanda yapmak insanüstü bir enerji gerektiriyor. Dizi çok zamanımızı alıyor. Bu yıl sinema filmleri de çok oldu. Çeviriler yine sıra bekliyor.
Önümüzdeki günlerde gerçekleşmeyi bekleyen projeleriniz var mı?
Sinema projeleri var yine. Dizi de olacak mutlaka. Ve bir de Berna Küçülmez ile kısa film hazırlıklarımız var. Baharda iki yönetmenli bir kısa film çekeceğiz. Hikâye yine kadına dair olacak. Bir de çok arzuladığım bir çalışma da eskiden çevirdiğim masallarla ilgili. Onları yeniden gözden geçirip çevirmek ve basmak istiyorum. Kızım Aslı ve oğlum Memo için yapacağım.
Füsun Demirel
Özellikle Züğürt Ağa, Uçurtmayı Vurmasınlar ve Büyük Adam Küçük Aşk gibi filmler ile Sıdıka ve Şaşıfelek Çıkmazı gibi dizilerdeki rolleriyle tanınır. Perugia Dil Üniversitesi (1976) ve Roma Dramatik Sanatlar Akademisi tiyatro bölümünden mezun olan (1980) sanatçı, 1980’de Almanya Berlin Kollektiv Theater’da Vasıf Öngören’in yazıp yönettiği Zengin Mutfağı oyunuyla sanat hayatına başladı.
Çevre Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, Devekuşu Kabare, Dostlar Tiyatrosunda çalıştı. 1984 yılında Atıf Yılmaz’ın Bir Yudum Sevgi filmi ile tiyatrodan sinemaya geçiş yaptı. Oyunculuğunun yanı sıra, iyi derecede İtalyanca, İngilizce, Almanca bilgisine dayanarak çevirmenlik yaptı ve Dario Fo ile Franca Rame’nin toplam 27 oyununu Türkçeleştirdi.
Füsun Demirel 1996 yılında ÇASOD başkanlığı yapmıştır. (Wikipedia)