Evin genç kızı Serpil, tuhaf hareketleriyle anne babasının dikkatini çeker. Bu gizemli hareketler kısa bir süre sonra ürkütücü boyutlara ulaşmaya başlar. Dedesi torununun cinler tarafından rahatsız edildiğini söylese de Serpil’in inançsız babası bunlara inanmak istemez. Olaylar içinden çıkılmaz bir hal aldığında tüm aile olup bitenin büyük bir tehlike olduğunu anlamaya başlar. Ancak iş işten geçmiş korkutucu güçler aileyi çoktan avucunun içine almıştır bile.
Üç Harfliler 2 Hablis, yönetmen Murat Toktamışoğlu’nun yapımcılığını yaptığı 2010 yapımı Üç Harfliler: Marid’in devam filmi. Çeşitli korku yapımlarına senarist, yapımcı ya da yönetmen olarak imza atan Toktamışloğlu, Hablis’in senaryosunu da kendisi kalemi almış. Başrollerini Kısmet Ekin Tekinbaş, Cansu Fırıncı, Erkay Yavuz, Ezgi Fidancı ve Elvan Albat’ın paylaştığı Hablis, son dönem cin temalı korku filmlerinin hemen tüm olumsuz özelliklerini taşıyan bir yapım olarak çıkıyor karşımıza. Kurgu ve tekniği nispeten özenli olan filmin hikâye, senaryo ve oyunculukları vasatın çok altında bir düzeyde seyrediyor.
Bir dizi tutarsızlık
Filmin senaryosu oldukça sıkıntılı. Güncel hayatla bağdaşmayan ve çoğu kez mizah sınırlarında gezen yapay diyaloglar, birbirinin tekrarı çok sayıda gereksiz sahne, anlamsız kimi ayrıntılar ve gereğinden uzun süresi, filmi adeta bir tutarsızlıklar yığınına dönüştürüyor. Makyaj ve tavırlarıyla entrika peşinde koşan alımlı bir kadını andıran evin annesi, yaş itibariyle karısı ve kızıyla uyuşmayan baba, diyalog ve yüz hatlarıyla komik tavırlar sergileyen psikolog, hastane görevlileri ve cinci imam karakterleri, filmi korku türünden çok komedi tarzına yaklaştırıyor. Küçük kız kardeşin korkular saçan ablasının odasında uyumaya devam etmesi, bu aile dışında neredeyse hiçbir şekilde insanlara rastlanılmaması, karakterlerdeki yapaylık ve daha birçok problem, filmdeki özensizliği pekiştiriyor.
Cin saplantısı kaliteyi düşürüyor
Üç Harfliler: Hablis, son yıllarda sayıları hızla artan korku filmlerine dair önemli bir sorunu yeniden hatırlatmış oldu. Neredeyse tamamı cin temalı filmlerin büyük bir kısmı özensiz dilleri ve derme çatma senaryolarıyla dikkat çekiyor. Cinler ve kimi dini kavramları adeta saplantıya dönüştüren ve bu yolla seyirciyi maniple ettikleri aşikar olan bu tarz filmler genel seviyeyi düşürmenin yanı sıra samimi yerel arayışları da önemli ölçüde örseliyor. Klasik bir dürtüyle dini kavram ve değerleri bilime karşı savunmaya çalışan kimi yerli korku filmleri, çoğu kez gülünç duruma düşürdükleri imam karakterleriyle seyirciyi ikna etmiyor, tam aksine dini terminolojiye bakışı negatif yönde etkiliyor.