Yurt içi ve yurt dışında aldığı ödüllerle adını duyuran Kalandar Soğuğu, 89. Oscar Ödülleri’nde Türkiye’yi temsil edecek. Yüz yılı aşkın tarihinde bir kez olsun Oscar alamayan Türkiye’nin yüzü bu kez güler mi bilinmez ama Oscar’a adaylık sürecinde çözmemiz gereken pek çok mesele olduğu kesin.
Yeni bir Oscar yarışı daha başlayınca, yine bir Oscar muhasebesinin zamanı da gelmiş oldu. Sinema çevrelerinden tam not alarak dikkatleri üzerine çeken Mustafa Kara imzalı Kalandar Soğuğu, yurt içi ve yurt dışında aldığı ödüllerin ardından şansını bu kez Oscar’da deneyecek. Zira Türkiye’nin Oscar adayını belirleyen kurul, 89. Oscar’ın ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ dalında Türkiye adına yarışması için tercihini Kalandar Soğuğu’ndan yana kullandı. Metin Erksan’ın Susuz Yaz’ı ile başlayan Oscar’a adaylık sürecinin yirmi üçüncü denemesi için hazırlıklar da başladı. Zaman zaman sekteye uğrasa da adaylık süreci özellikle son yıllarda önem kazandı. Şimdiye kadar aday adaylığından adaylığa geçilmese de umutlar korunuyor.
Oscar yolunda ilginçlikler
Tarihi boyunca Oscar ödülünü kucaklayamayan Türk sinemacıları kişisel bazda çeşitli başarılara imza attı. Berlin’de ‘Susuz Yaz’ ile Altın Ayı ödülünü kazanan Metin Erksan, Oscar’da dönemin önemli isimlerinden büyük övgüler aldı. 1990’da ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ dalında Oscar ödülünü kazanan Xavier Koller imzalı Umuda Yolculuk, Anadolulu bir Türk ailesinin İsveç’e yolculuğunu anlatıyordu. Senaristinden oyuncularına değin tüm kadrosu Türklerden oluşan filmin başarısı İsveç’in hanesine yazıldı. Zira film, ödüllere İsveç adına katılmıştı. Türkiye’ye ağır suçlamalar içeren ve geçen yıl Fransa adına yarışan Deniz Gamze Ergüven imzalı Mustang ile bir önceki yıl Uzun Yol filmiyle İngiltere adına yarışan Nihat Seven, 90’daki o tablonun tekrarını yaşattı. Öte yandan Tunç Başaran ve Yavuz Turgul 2, Nuri Bilge Ceylan ise 4 filmini aday adaylığı sürecine katarak kendi başarılarını pekiştirdi.
Olmuyor, olmuyor..
Dünyanın çeşitli ülkelerinden ödül ve övgülerle dönen Türk filmlerinin Oscar yolunda neden döküldüğü meselesi büyük bir sorun olarak ortada duruyor. Bırakın ödül almayı adaylık sürecinde dahi bir varlık gösteremeyen Türkiye nerelerde yanlış yapıyor? Sorun aday gösterilen filmlerden mi, adaylık sürecinde uygulanan politikalardan mı kaynaklı? Kuşkusuz son derece önemli ve bir gazete sayfasına sığmayacak ölçüde geniş cevaplar isteyen sorular bunlar. Aday filmin seçim sürecinden lobi faaliyetlerine, Türk sinemasının dünya sinema sektörüyle ilişkilerinden kendi içindeki dengelere kadar pek çok sebepler sayılabilir. Şimdilik Kalandar Soğuğu üzerinden, bir kez daha muhasebe edilir umudu ve Türkiye’nin adaylık sürecindeki yanlışlarına dikkat çekmek amacıyla ‘Türk yapımlarının Oscar ödülü almamasının temel sebepleri nedir?’ sorusuna cevap aradık.
Nazif Tunç (Yapımcı-Yönetmen): OSCAR KARARLARI SİYASİ
Bütün jüriler gibi Oscar jürileri de siyasi kararlar veriyorlar. Geçen yıl sinema sayılmayacak ‘Mustang’ filminin ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ dalında aday listesinde yer alması şaşkınlık verici bir karardı. Saldırgan bilgisizlikle, derme çatma bir senaryo, gerçekle ilgilisi olmayan, kadim oryantalist saldırganlıktan prim alan acemice çekilmiş, TV filmi olgunluğunda bile olmayan çöp bir film.
Öte yandan bütün sanat disiplinlerinde bir uyanış, diriliş, yükselişin bulunması gerekir. Romanın yerlerdeyken, tiyatron debelenirken, müziğin ıssızlaşırken bu çorak beldede Türk sinemasının tek başına dirilişi mümkün mü? Köksüzlükten, iflah olmaz taklitçilik hastalığından kurtulmalıyız. Çıplak halde, yalın, bizim hayatımız, bizim inancımız, bizim geleneğimiz içindeki insanımızı anlatmalıyız. Bizde yönetmenleri besleyecek, sinemacının yeni bir dünya hayalini mayalayacak her şey var. Bu yıl Kalandar Soğuğu’ndan çok ümitliyim. Kendi insanını yalın, keskin gerçekliği içinde, en önemlisi kendi doğası ve kendi geleneği içinde her türlü etkiden azade olarak anlatıyor…
İsmail Güneş (Yönetmen): BİRLİKTE ÇALIŞMAK ŞART
Mesele ‘Yabancı Dilde En İyi Film’ dalında komite üyeliği yapanların Türk Sineması ile ilgili bilgili olup olmaması ile ilgilidir. Amerika’da yapılan gösterilerde akademi üyelerinin toplam üye sayısının nerdeyse onda biri kadar bir sayıyla seyrediliyor. Açıkçası üyeler ne Türkiye’den ne de Türk filmlerinden haberdar. Mesela bizim adımıza Türkiye’de elemeye katılıp seçilemeyen Mustang filmi Fransa adına yarıştığı için ilk beşe kalabildi. Çünkü Fransız filmi olarak yarıştı. Türk filmi olarak yarışsaydı bu başarıyı göstermezdi. Orada başarılı olmak için, katılan filmlerden bağımsız olarak sadece Ekim-Kasım ayında çalışma yapmayıp nerdeyse senenin tüm zamanlarında PR çalışması yapmak lazım. Akademi üyeleri Türkiye’yi ve ülkenin sinemasını merak etmeliler.
85. Oscar Ödülleri’ne Ateşin Düştüğü Yer filmiyle Türkiye’yi temsil ettik. Bu etkinlikte daha çok bilginin ve tecrübenin bir ertesi seneye geçmesi konusunda eksiklik var. Bunu da sağlayacak olan oradaki Kültür Müşavirliğimizdir. Bildiğim kadarıyla Los Angeles’da Kültür müşavirliği Oscar’da devamlılığı sağlasın diye kurulmuştu. Netice olarak Oscar sadece Filmin kazandığı bir ödül değil, ülkenin kazandığı bir ödül. Hep birlikte çalışmak lazım.
Murat Tolga Şen (Sinema Yazarı): HİKÂYESİ OLAN FİLMLER KAZANIYOR
Türk sinemasının yeni hedefi Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını kazanmak ama bunun şu anki sinema yapma halimizle mümkün olduğunu düşünmüyorum. Altın Palmiye’yi kazanmak zordu, kazandık ancak Amerika’da yarışıyorsanız bizdeki bağımsız sinema örnekleriyle öne çıkmak zor, bir sinema yazarı arkadaşımızın da dediği gibi, ‘bizim resme dayanan sinemamız onların pek ilgisini çekmiyor.’ Akademinin en ciddiye aldığı şey, hikâyesi olan filmler… Bu sebeple Kalandar Soğuğu müthiş bir film olmasına rağmen ilk dokuza girebilecek bir iş değil, Annemin Yarası’nın çok daha fazla şansı olabilirdi hatta o filmi çok beğendiğimden mi nedir, bizim uzun yıllar sonra Oscar’a gönderdiğimiz en doğru film olurdu ama tercih bu yönde kullanıldı. Neyse ki kazanamasa bile yüz akı bir işle Oscar’da temsil fırsatımız olacak. Bu arada bu yıl rekor sayıda film başvuruyor en iyi yabancı film ödülünü kazanmak için, sanatın buna ihtiyacı olmamalı ancak ciddi anlamda lobicilik yapmamız gerektiği ortada…
Oscar aday adayı olarak gösterilen Türk filmleri;
-1964 ‘Susuz Yaz’ (Yönetmen-Senaryo: Metin Erksan)
-1989 ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ (Yönetmen: Tunç Başaran)
-1992 ‘Piano Piano Bacaksız’ (Yönetmen: Tunç Başaran)
-1993 ‘Mavi Sürgün’ (Yönetmen: Erden Kıral)
-1994 ‘Manisa Tarzanı’ (Yönetmen: Orhan Oğuz)
-1997 ‘Eşkıya’ (Yönetmen: Yavuz Turgul)
-1999 ‘Salkım Hanımın Taneleri’ (Yönetmen: Tomris Giritlioğlu)
-2000 ‘Kaç Para Kaç’ (Yönetmen: Reha Erdem)
-2001 ‘Büyük Adam Küçük Aşk’ (Yönetmen: Handan İpekçi)
-2002 “9” (Yönetmen: Ümit Ünal)
-2003 ‘Uzak’ (Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan)
-2005 ‘Gönül Yarası’ (Yönetmen: Yavuz Turgul)
-2006 ‘Dondurmam Gaymak’ (Yönetmen: Yüksel Aksu)
-2007 ‘Takva’ (Yönetmen: Özer Kızıltan)
-2008 ‘Üç Maymun’ (Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan)
-2009 ‘Güneşi Gördüm’ (Yönetmen: Mahsun Kırmızıgül)
-2010 ‘Bal’ (Yönetmen: Semih Kaplanoğlu)
-2011 ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ (Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan)
-2012 ‘Ateşin Düştüğü Yer’ (Yönetmen: İsmail Güneş)
-2013 ‘Kelebeğin Rüyası’ (Yönetmen: Yılmaz Erdoğan)
-2014 ‘Kış Uykusu’ (Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan)
-2015 ‘Sivas’ (Yönetmen: Kaan Müjdeci)
-2016 ‘Kalandar Souğu’ (Yönetmen: Mustafa Kara)
Suat Köçer/Yeni Şafak Pazar