İçimdeki Yangın, Tutsak ve Düşman adlı filmleriyle tanınan yönetmen Denis Villeneuve, yeni filmi ‘‘Sicario/Tetikçi’de kanlı bir mafya hesaplaşmasını konu ediyor. Benicio Del Toro’nun oyunculuğuyla damga vurduğu film, kurgu ve senaryosundaki sarkmalara rağmen etkileyici bir dil yakalıyor.
İçimdeki Yangın, Tutsak ve Düşman gibi filmlerle adını duyuran 47 yaşındaki Kanadalı yönetmen Denis Villeneuve imzasını taşıyan ‘Sicario/Tetikçi’, bu hafta vizyona girdi. Önceki filmlerinde sosyo-psikolojik bazı olayları gerilim yoğunluklu tarzıyla beyazperdeye aktaran yönetmen, yeni filmi Tetikçi’de kamerasını ABD-Meksika sınırında yaşanan kanlı mafya çatışmalarına çeviriyor. Kate adlı genç bir kadın FBI ajanının meslektaşları tarafından adım adım mafya hesaplaşmasının içine çekilmesini anlatan ‘Sicario’, yeraltı dünyasında yaşanan acımasız rekabetin devlet-emniyet ve ülkelerarası boyutuna da göndermelerde bulunuyor. Taylor Sheridan’ın senaryosunu yazdığı filmin başrollerini Güney Amerika mafyasını konu eden filmlerin aranan oyuncusu Benicio Del Toro ile Emily Blunt, Josh Brolin ve Jon Bernthal paylaşıyor.
Olaylar, FBI ajanı Kate Macer’ın başarılı bir operasyonla Meksikalı kartelin ölüm evini ortaya çıkarmasıyla başlıyor. Bir anda büyük bir harekatın içine dahil edilen genç kadın, uluslararası bir mafya hesaplaşmasının tarafı haline gelir. Sıradan bir FBI ajanı olarak suçluları adalete teslim etmek isteyen Kate, ekipte yer alan ünlü bir suikastçının inisiyatifi eline almasıyla olup biteni anlamaya başlar. Bu esnada iş işten geçmiş kanunlar için çıktığı yolda kişisel bir intikamın tarafı olmuştur.
Hukukla Yasa Arasında
‘Sicario’, yönetmenin önceki işlerinde olduğu gibi olayların arka planını sorgulamaya yönelik bir hesaplaşma filmi. Emniyet, FBI ve yerel idareciler arasında yaşanan çekişmeleri kendine has üslubuyla irdeleyen film, mesleki değerlerine bağlı genç bir FBI ajanı üzerinden yaşanan kirli pazarlıkları gözler önüne seriyor. Bir yandan karmaşık ilişkileri anlamaya çalışan film, öte yandan ABD-Meksika başta olmak üzere suç örgütleri dünyasında yaşanan şiddet olaylarını da, geri planında yatan kişisel hikâyeleri göz ardı etmeden anlatmaya çalışıyor. Meslek ilkeleri ile yaşanan şiddetin tarafları arasında kalan Kate, yasa, yönetmelik ve emniyet kurumunun statü ve alanlarını bir kez daha gözden geçiriyor. Senaryodaki zaaflar nedeniyle meselenin bu yönü güdük kalırken, mafya örgütleri arasındaki kanlı hesaplaşmanın ayrıntıları ise perdeye başarıyla yansıtılıyor.
Müzik Bir Adım Önde
Teknik özellikleriyle de göz dolduran filmin kurgusu hayli orijinal. Etkileyici bir başlangıçla seyirciyi olayların içine çekmeyi başaran filmin temposu ne yazık ki aynı başarıyla ilerlemiyor. Zaman zaman filmin özgünlüğünü örseleyen polisiye klişeleri, yer yer sarkan kurgu ve gereksiz bazı diyaloglar, filmi büyük ölçüde zaafa uğratıyor. Gerilim duygusunu başarıyla veren filmin müziği ise kendisini fazlasıyla hissettiren bir ağırlığa sahip. Suç filmlerinin vazgeçilmez karakteri Benicio Del Toro, karizma ve oyunculuğuyla açık ara öne çıkarken, Kate rolüyle filmde geniş yer bulan Emily Blunt ise deyim yerindeyse ne onduruyor, ne öldürüyor.