Tüm dünyada etkisini sürdüren pandemi, film festivallerinin ertelenmesine veya iptal edilmesine neden olurken bazı festivaller ise zorlu şartlara rağmen seyircileri filmlerle buluşturmaya devam ediyor. 2021 yılının ilk büyük festivali olan ve ABD’nin Utah şehrinde gerçekleştirilen 17. Sundance Film Festivali de bunlardan biri. Bizden binlerce kilometre uzakta olmasına rağmen festivali bu sene bizim için özel kılan noktalardan biri de Serhat Karaaslan’ın yeni kısa metrajı Suçlular’ın Sundance seçkisinde yer alması oldu hiç kuşku yok ki.
28 Ocak tarihinde festivalin Uluslararası Kısa Film Yarışması bölümünde dünya prömiyerini gerçekleştiren film, birlikte romantik bir gece geçirmek için otel arayan ancak evlilik cüzdanları olmadığı için şehirdeki otellerden geri çevrilen üniversite öğrencisi genç bir çiftin bir gece boyunca başlarına gelenleri konu alıyor. İlk uzun metrajı Görülmüştür ile birçok festivalde ödüller kazanan Karaaslan’ın yeni kısa metrajının başrollerinde Lorin Merhart, Deniz Altan, Erdem Şenocak ve Ercan Kesal yer alıyor. Bu giriş bölümünün ardından dilerseniz filmin değerlendirmesine geçelim.
İki Genç, Aşk ve Toplumun Gerçekleri
Baş başa kalmaya çalışan genç bir çiftin öyküsüne odaklanan film, modern dünyanın özgür gençliği ile toplumun geneline sirayet etmiş muhafazakar anlayış arasındaki çatışmaya odaklanıyor ve bu yönüyle de tamamen zıtlıklar üzerine kurulu bir hikaye sunuyor. Oldukça sakin ilerleyen ilk yarısının ardından dozajı yavaşça artan gerilim unsuruna da kavuşan film, ikinci yarısıyla farklı birçok duyguyu homojen bir şekilde içinde eritip bizlere sunmayı başarıyor. Psikolojik ve sosyolojik anlamda topluma ayna da tutan film, gecenin karanlığı, namus bekçisi karakterler, sinir bozan sesler ve yasaya dayandırılan yasaklarla karakterleri boğan hastalıklı dumanı adeta ekrandan bizlere savuruyor.
Çarpıcı Bir Toplum Öz Eleştirisi
Bütün insanların en temel hakkı olan ve ülkemizde tabu haline getirilip hor görülen doğal bir sürecin yani aşkın “fiziksel haline” verilen tepkisine tüm çıplaklığıyla merceğine alan yönetmenin nokta atışı yerlerdeki dokunuşları da filmin seyir zevki açısından bir sonraki dakikası için olumlu sinyaller vererek ilerliyor. İki gencin oldukça masum ve saf duygularla yaklaştıkları geceye sosyal ve çevresel koşullardan dolayı ket vurulması da gençleri hayatın gerçek ve acımasız yüzüyle bir kez daha karşılaştırıyor. Sevgileri dizginlenen, kontrol altına alınmaya çalışılan filmde, Serhat Karaaslan kendi toplumuna dair de bir sorumluluk bilincini alarak bir öz eleştiri de bulunuyor. Üniversite öğrencisi Emre’nin, hem aşkı hem de cinselliği yeni yeni keşfetme süreci, beraberinde de çeşitli sorumlulukları getiriyor. Baskıcı ve ürkütücü durum karşısında sevgilisini dışarıya karşı korumacı bir tavır sergileyen ve bu yönüyle erkeklik egosu öne çıkan Emre’nin bu zorlu gecede zayıf yönlerine de şahit olarak, toplumun kişi üzerindeki söz, eylem, jest ve mimiklerle ne denli etkin bir güç olduğunu da bizlere tekrardan hatırlatıyor.
“Suçlular” ismiyle seyirciye “Gençler mi yoksa onları sorgulayan toplum mu suçlu” sorusunu da pas olarak gönderen Karaaslan, böylelikle sinema sanatının düşündüren yönünü de kullanmayı ihmal etmiyor.
Yıl içinde ülkemizde çeşitli festivallerde sıklıkla göreceğimiz Serhat Karaaslan’ın Suçlular’ı ile karşılaştığınız zaman es geçmemenizi şiddetle tavsiye ederim.