Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali kapsamında Behzat Ç., Barda, Gemide, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar gibi filmlerin yönetmeni olan Serdar Akar, Bornova Belediyesi Nikah Salonu’nda İzmirli sinemaseverlerle bir araya geldi. Festivalin bu yılki jüri başkanı olan Akar, genç sinemacılara sinema ve dizi projeleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu, deneyimlerini paylaşarak soruları cevapladı.
‘YENİ PROJE: REYTİNG ALMAYACAK BİR AN ÖNCE KALDIRACAKLAR’
‘Breaking Bad’ adlı dizinin Türkiye’de uyarlanacağıyla ilgili sorulara yanıt veren Akar, “Aralık ayında çekimlerine başlayacağımız bir proje var. Gazetelerde ‘Breaking Bad’ uyarlaması olarak çıktı. Yalan, öyle bir şey yok. Bizim fikrimiz. Behzat Ç.’nin senaristi Ercan Erdem yazıyor. Değişik bir şey olacak. 13 bölüm garantisi var ama reyting almayacak hatta bir an önce de kaldıracaklar büyük ihtimalle. 60 dakika olacak. Böyle bir şey deneyeceğiz, bakalım ne olacak. Süreyle ilgili çok direndik. Anlatımla ilgili derdimiz. Televizyon çok ısrar etti ama konumuza olmaz. Bütçe düşük, saati geç saatte” diye konuştu. Akar, Behzat Ç.’nin önümüzdeki yıllarda bir filmi daha olabileceğini ifade etti.
‘FİLM ÖĞRENDİĞİMİZ ÜÇ ŞEYLE YAPILIR VE SEYREDİLİR…’
Sinemada gerçekçilikle ilgili değerlendirmelerde bulunan Akar, inandırıcılık vurgusu yaptı. Diyalogların bizi biz yapan ve bildiğimiz şeylere yakın olmasıyla inanırıcılığın sağlandığını ifade eden Akar şu şekilde konuştu: “Bir hikayenin gerçekçi olduğunu bilemezsin, sinemada öyle bir şey yok. İnandırıcılık var. Sinemada senaryo yazdığınız zaman çok da insanların günlük hayatta konuştuğu gibi yazamazsınız, onun da bir sinemasal süzgeçten geçesi gerekiyor. Nasıl görüntüleri bir yere sıkıştırıyorsunuz, ona göre çerçeve yapıyorsunuz, ışığınız daha farklı oluyor gerçeklikten, ki hikayeniz de öyle zaten, diyaloglarınız da insanların evde konuştukları gibi olmayacak. Onlar diyalog; bir şey anlatacak, ifade edecek. Anlatırken ne kadar size ait bir şey olursa o kadar inandırıcı oluyor. Film öğrendiğimiz 3 şeyle yapılıyor ve seyrediliyor; hayattan öğrendiğimiz şeyler, sinemadan öğrendiğimiz şeyler, o sırada o filmden öğrendiğimiz şeyler. Bu üçüyle film yapılıyor ve seyrediliyor. Bu hayattan öğrendiğimiz şeyler kısmı çok mühim bir mesele. Yerde toprak vardır, havada gökyüzü vardır, güneş bir tanedir olayından başlayıp aile ilişkilerimize kadar bizi biz yapan her şeydir. O diyalogların bizi biz yapan ve bildiğimiz şeylere yakın olması inandırıcı kılıyor.”
‘YAŞAMADIKLARI İÇİN İNSAN İLİŞKİLERİ HATALARI VAR FİLMLERDE’
Dünyanın probleminin bilgi eksikliği ve yanlışlığı olduğunu söyleyen Akar, “Bilgi olmazsa, hazırlık da plan da çekim de olmaz. Çok az kitap okuyor, çok az film izliyorlar gerçekten. Sinema tarihinin önemli filmlerini izleyenlerin yapmaması gereken hataları yapıyorlar. Hiç mi izlemedin yani? Yaşamadıkları için insan ilişkileri hataları var filmlerde. Annenle babanla evde hiç mi konuşmuyorsun? Bu, dünyanın problemi. Bilgi yok, eksiği bırakın, yanlış. Ne öğreniyorsak yanlış öğreniyoruz. Çok okumadan, çok seyretmeden, çok dinlemeden olmaz, olmuyor. Bu aynı ‘yıl başında büyük ikramiye bana çıksa, bilet bile almadım’a benziyor” dedi.
‘FİLM, ÇEKİLMEYE BAŞLADIĞI AN BİTMİŞTİR; KERVAN YOLDA DÜZÜLMEZ’
Sette yaşanan sıkıntıların setten önce çözümlesi gerektiğini vurgulayan Akar, filmin çekilmeye başlandığı anda bitmiş olması gerektiğini ifade ederek şu şekilde konuştu: “Sete çıkmadan önce kavgaların, barışların, fırçaların, ezikliklerin hepsinin halledilmesi lazım. Orası uygulama yeri orada birbirimizi anlamaya uğraşmaya çalışamayız, problem çıkaramayız. Oyuncunun para alıp almamasının alakası yok. Oyuncu sette sana teslim olmak zorunda. Orada çıkacak herhangi bir problem sadece yönetmeni ya da oyuncuyu ilgilendiren bir problem değil, filmi ilgilendiren bir problem artık. O filmin problemi de orada medeni bir şekilde halledilir. Filmin çekilmeye başlandığı anda zaten bitmiş olması lazım. O sırada kervan yolda düzülmüyor, sen düzülüyorsun.”