2002’de Sam Raimi yönetmenliğinde başlayıp günümüze uzanan Örümcek-Adam / Spider-Man filmlerini birbirine bağlayan 2021 model Örümcek-Adam: Eve Dönüş Yok / Spider-Man: No Way Home bu hafta gösterime girdi. Filmde hangi karakterler var, sizi ne tür sürprizler bekliyor, aşağı yukarı kulağınıza gelmiştir. Sonuçta YouTube şu sıralar Spidey videolarından geçilmiyor. Ben bu yazıda, çocukluğunu Örümcek-Adam çizgi filmleri izleyerek geçirmiş, ilk filmin gösterime girdiği 2002’de üniversiteye başlayan ve aradan geçen 19 yılda mahallemizin dost canlısı kahramanıyla büyümüş, hadi kabul edelim, biraz da yaşlanmış bir izleyici olarak bu son filmin benim için anlamı üzerine düşüneceğim.
Örümcek-Adam filmleri bir açıdan hep büyüme hikayeleri anlatır. Son üçlemede kahramanımızın yaşının hepten küçülmesiyle bu durum zaten ayyuka çıkmıştı fakat bu kadarını beklemiyordum. Liseyi bitirmeyi beklerken hayat okulundan mezun etmeye karar vermişler Peter Parker’ı. Ve hızla büyüsün diye, tüm filmlerin en büyük travmasını yaşatmışlar. Filmin ismi Eve Dönüş Yok. İçinde “ev” kelimesi geçen üçlemenin (Eve Dönüş, Evden Uzakta) son halkası. Belki paralel evrenlerden gelen kahramanlar düşünülerek bu ismi verdiler ama bana sorarsanız Peter’ın eve dönemeyecek olmasının sebebi, artık bir evinin olmayışı. Evet, Ben Amca’nın ölümü en büyük sınavlarından biriydi. Gwen’i yakalayamayışı yüreklerimizi dağladı. Birçok düşmanla savaştı, uzaya gidip geldi, sayısız yara aldı. Fakat her zaman döneceği bir evi vardı: May Hala’nın yanı. Öyle değil midir zaten hayat? Evden çıkarız, binbir zorluğa katlanır, irili ufaklı maceralar yaşar, yorulur, yaralar alır ama eni sonu gelecek bir evimiz varsa eğer, döner ve onları sarabilir, tam iyileşemesek de daha iyi olmaya çalışırız, bir sonraki macera başlayana dek. Ben Amca ya da Gwen öldüğünde Peter’ın yaralarını sarabileceği bir evi, May Hala’sı vardı. Kalbi kırıldığında, fiziksel olarak incindiğinde, varoluşsal sancılar çektiğinde, çıkmaza sürüklendiğinde… Başına ne gelirse gelsin dönebildiği ev, halasının yanıydı. Yaşamında “ev” diyebileceği son yerdi ve bu filmde onu elinden aldılar. Bunun acısı öncekilere benzemedi elbette. Tuttuğu bir dal kırılsa diğerine ağ atan Peter’ın son dalı, güvenlik ağı elinden alındı. Artık yapayalnız ve evsiz. Ve Green Goblin’in söylediği gibi, tetiği başkası çekmiş olsa da May’in orada olmasının sebebi Peter’dı. Yani bana sorarsanız, May’i Peter öldürdü. Bir insan bundan daha çabuk çocukluğu terk etmeye zorlanabilir mi?
Eve Dönüş Yok, bir büyüme hikâyesi anlatıyor dedik. En gücünden, en hasar bırakanından bir büyüme hikâyesi bu. Peter’ın önce gizli kimliğinin ifşasıyla başa çıkması gerekiyor. Bunu; liseyi bitirişini de katarak, yetişkinlerin dünyasına, onu birinin çocuğu olarak görmeyi bırakıp birey olarak yargılayacak topluma adım atışının metaforu olarak okuyabiliriz. Bu yolda bir dostu ve bir sevgilisi var. Hangimizin yok ki. Hatalarımızı görmezden gelen, bizi günahımızla da seven insanlara sahibiz, hadi “şanslıysak” diyelim. Ama tarafımızı tutanların sayısı, karşımızdaki milyarlarca insana kıyasla yetersiz. O yüzden büyümek, güçlenmek ve sorumluluk almak zorundayız. Daha sorumluluk sahibi, daha yüce, daha “iyi insan” Peter, önceki filmlerdeki (paralel evrenlerdeki) Peter’ların öldürerek yendiği düşmanları iyileştirmek istiyor. Zaten ölmüş olmalarının, başka evrenlerde yaşamalarının, “başkalarının sorunu olmalarının” bir önemi yok. MJ’in dediği gibi, “çünkü o böyle bir insan”. İyi kalpli, doğruyu yapmaya çabalayan biri. Fakat finale kadar bir yetişkin değil, bir çocuk. Fevri davranıyor, yanlış kararlar alıyor, hatalar yapıyor, sonuçlarına katlanamıyor, kolayı seçiyor, daha büyük hatalar yapıyor… Hepimiz gibi. Aldığı her nefesin, attığı her ağın hem kendisi hem de çevresi için sonuçları oluyor. Bunların çoğundan da sıyrılıyor ancak şu hayatta sıyrılamayacağımız tek şey var sanırım; son kalemizin düşmesi. May Hala’yı öldürmeyecektiniz. En iyi arkadaşını geri kazanabilir, sevdiği kadını kendine yeniden aşık edebilir, bunların hepsinin yerine yenisi gelebilir fakat May Hala’sı, evi yok olduğunda bunun dönüşü yok. Senaristlerin bu konuda gerçekçi ve harika bir iş çıkardığını düşünüyor, devamında ne yapacaklarını merakla bekliyorum.
Şimdilerde Senin Adın adlı animasyonu Hollywood yeniden çevrimiyle katletmekle uğraşan Marc Webb’in The Amazing Spider-Man’lerini zaten unutmak istiyoruz fakat Sam Raimi’nin filmleri Oscar’a aday olacak kadar iyiydi. Teknoloji bu kadar gelişmemişti, Avengers evreninin esamesi okunmuyordu fakat David Koepp’in harika senaryosu sayesinde 2002 yapımı, birçokları için hep en iyi Örümcek-Adam filmi oldu. Şimdiyse onun yanına 2000’lerde doğanlardan çok, 80’ler çocukları için yapıldığını düşündüğüm Eve Dönüş Yok’u yazabilirim. Film arasında bazı seyircilerden duyduğum “o kim, bu kim” soruları da beni destekliyor sanırım. Fakat altını son kez çizmek lazım. Eve Dönüş Yok tek başına ayakta durabilen bir film değil, sinemada izlediğimiz bir dizinin finali. Sam Raimi’nin filmlerini izlemediyseniz Tobey Maguire’ın yaşlanmaya direnen yüzü size dokunmaz. Gwen’in düşüşüne şahit olmadıysanız M”Zendaya”J’i yakalayan Amazing”AndrewGarfield”Spider-Man’in göz yaşları size ulaşmaz. Spidey evreni yıllar içinde yeni filmlerle genişlerken siz de sevdiklerinizi kaybetmediyseniz, belki de finalde yüzünüz benimki gibi sırılsıklam olmaz. Olsun, yine de iyi film Eve Dönüş Yok. Ve büyürken, yaşlanırken yanımda olan tüm Örümcek-Adam’lara minnettarım.