Filmleriyle özgürlük ve insan hakları alanında yaşanan ihlallere dikkat çeken usta yönetmen Ken Loach, yeni filmi ‘Ben, Daniel Blake’te bürokrasi çarkının insafsızca öğüttüğü bir adamın mücadelesini anlatıyor. Yönetmen, siyasi ve ideolojik hesaplara bulaşmadan, gayri insani sistemlere güçlü bir dille itiraz ediyor.
Sinema, dünyayı çekilmez hale getiren sistemleri eleştirmenin belki de en etkili yolu. Farklı coğrafyalarda yaşanan pek çok insanlık dramı, filmler aracılığıyla kayıtlara geçerken, tüm dünyanın gündemine taşınarak ortak bir hafıza ve bilincin oluşmasına da katkı sağlıyor. İnsani değerlerin görmezden gelindiği, en temel hakların bile ayaklar altına alındığı modern dünyanın çürüyen yanlarını adeta faş eden filmler, insanı insan yapan değerleri hatırlatma noktasında önemli bir misyon da üstleniyor. Bu kaygılarla çekilen pek çok film, sistemin çarkıyla ezilen yığınların duygularına tercüman oluyor. Hemen her filminde sistem eleştirisi yapmaktan geri durmayan usta yönetmen Ken Loach’un bu hafta vizyona giren yeni filmi Ben, Daniel Blake, insan olma halini dert edinen mesajlarıyla bu filmler kervanına katılıyor. Geçirdiği ağır hastalık yüzünden iş göremez raporu alan Daniel isimli bir adamın bürokrasiyle mücadelesini anlatan Ben, Daniel Blake’in başrollerini Dave Johns, Hayley Squires, Sharon Percy ve Briana Shann paylaşıyor.
Daniel Blake, geçirdiği kalp krizi sebebiyle çalışma izninden mahrum kalan bir marangozdur. Bir yandan devlet yardımı almaya çalışan Daniel, diğer yandan da hantal bürokrasi yüzünden yavaşlayan bu süreçte iş bulmaya çalışır. Aynı günlerde iki küçük çocuğuyla benzer sorunlar yaşayan genç bir anne ile tanışan Daniel, genç kadınla zor bir yolda yan yana yürümeye başlarlar.
GÜÇLÜ BİR KARA MİZAH ÖRNEĞİ
Trajikomik bir diyalogla açılan Ben, Daniel Blake, başkarakterin iş arama ve devlet yardımı taleplerini anlattığı sahneleriyle yoğun bir sistem eleştirisi içeriyor. Yasa, mevzuat ve yönetmeliklerle vatandaşı canından bezdiren bürokrasiyi dokunaklı, yer yer kara mizah tadında işleyen usta yönetmen Ken Loach, sistemin çürümüşlüğünü, kurallar adına konulan insafsız uygulamaları çarpıcı diyalog ve sahnelerle eleştiriyor. Yaptığı itirazı ideolojik ve politik kirlere bulaştırmadan, yalnızca insan olma halinden beslenen Ken loach, başkarakterin bürokratlarla yaşadığı komik anları, çarpıcı dramlarla harmanlayarak güçlü bir kara mizah örneğine imza atıyor. Az sayıdaki sahne dışında makul çizgisini bozmayan film, Ken Loach sinemasında farklı bir yere oturmasa da sade anlatımı ve biçimsel estetiğiyle yönetmenin ustalığını yeniden hatırlatıyor.
BEN VATANDAŞIM
Akıl almaz ve sonu gelmez bürokratik işlemler yüzünden yaşadığı onca zorluğun ve verdiği mücadelenin sonucunda ağır bedeller ödeyen filmin başkahramanı Daniel, filmin finalinde sistemin kurbanı tüm insanlar adına şöyle haykırıyor; “Ben rakam ya da envanter değilim! Ben vatandaşım ve yalnızca hakkım olanı istiyorum; ne eksik, ne fazla!”
Filmde Daniel Blake karakteriyle usta bir oyunculuk sergileyen Dave Johns’a eşlik eden Hayley Squires, genç anne rolünde duygulu bir performans gösteriyor. İkili, başarılı oyunculukları kadar uyumlarıyla dikkat çekiyor.