Yakın tarihimizin kayda değer yaşanmışlıklarını merkeze alan filmlere son birkaç yıl içerisinde sıklıkla karşılaşmaktayız. Bunlardan bazıları biyografik öyküler üzerine kurulu iken, bazıları ise dönemin toplumsal gerçeklikleri üzerine kurulu filmler. Şarkıcı olma hayali ile yüklenmiş sayısız insana evsahipliği yapan simge bir yer olan Unkapanı da, yakın tarihimizin çoğu kez trajediyle yüklü toplumsal bir gerçekliğinin merkez üssüdür. Cengiz, seksenli yılların Bursasında kaset çıkarma hayaliyle yanıp tutuşmaktadır. Bursalı Cengiz’in, İstanbul’a uzanan öyküsünü anlatan Bursa Bülbülü, Ata Demirer’in bu sene başında dijital platformda izleyicisiyle buluşan filmi. Söz konusu dijital platformdan kaldırıldıktan sonra vizyon hazırlığına başlayan film, 6 Ekim tarihinde sinema salonlarındaki yerini aldı.
Başarılı komedi filmlerine imza atan Ata Demirer’in bu son filmi, tatminkar bir mizah dozu ve Çanakkale’nin sevimli kasabalarını merkeze alan filmleri tadında bir sempati ile girizgah yapıyor. Ana karakter Cengiz, yer yer gönül ilişkisine meyletse de, filmin finaline yaklaşana kadar ana hedefinden yani İstanbul’da albüm yapma hedefinden asla vazgeçmiyor. Yaşadığı duygusal kırılma anına kadar muazzam bir motivasyon ile hareket eden Cengiz, dönemin benzer maceralarına atılan pek çok insanı ile aynı kadere doğru yol alıyor. Saf ve temiz bünyesi etrafında olup bitenlere karşı mental yönden onu muhafaza etse de, hayallerin ve gerçeklerin karşı karşıya gelen gölgesi altında buluyor kendini.
Kendi mütevazı öyküsü içerisinde ilerleyen film, nostalji güzellemesine sığınmadan ama dönemin daha samimi ortamını da es geçmeden anlatıyor meramını. Haliyle, filmi izlerken izleyici öyküden kopmuyor ve eskiye duyulan özlemin hatrına değil de hikaye için izliyor filmi. İzleyici nezdinde oluşan intibanın herhangi bir manipülasyonla oluşmaması, hikayenin tesirini de artırıyor.
Dönem filmlerimizin sahne tasarımı konusunda fazla steril bir ortam sunmasının getirdiği yapaylık hissi, ne yazıkki bu filmde de yer yer hissediliyor. Geçmişi tamamen olmasa da yakın bir doğallıkla tasvir etme konusunda ince işçiliğe ihtiyaç duyulmakta. Filmdeki duygu değişimleri izleyiciye sakil gelmeden gerçekleşiyor. Bu başarılı geçişler sayesinde izleyici dört mevsim yaşar gibi bir hisle bürünüyor. Ailecek izlenecek türden bir film olan Bursa Bülbülü’nde Ata Demirer müzisyen kimliğini de konuşturuyor. Seksenler nostaljisi içerisinde bir müzisyeni anlatmak, Ata Demirer için biçilmiş bir kaftan.
Sinemamızda gişesi olan isimlerin, son dönemde öncelikli olarak dijital platformlara yönelik iş yapmaları konusunu da ayrıca ele almak gerekiyor. Küresel bir realite olan dijital platformlar, pandemi dönemi ile birlikte hayatımızın gündeminde yer alan başlıca unsurlardan biri haline geldi. Günümüzün yüksek bilet maliyetleri de göz önüne alındığında pek çok kişi için pandemi sonrasında da dijital platformlar önemsenen mecralar olarak hayatımızda yer alıyor. Fakat pandeminin bitişi ile tamamen açılan sinema salonlarına gösterilen ilgi, izleyici için hala sinema salonlarının sosyal ve kültürel olarak öncelikli uğrak yerlerinden olduğu gerçeğini gözler önüne serdi. Her ne kadar günümüzün bir gerçekliği olsa da dijital platformlar ne yazıkki zihnimizde hala hızlı tüketim aracı olarak yer almakta ve sinema salonunda izlenen bir filmin zihindeki kalıcılığını sağlayamamakta. Ülkemiz sinemacılarının sinema salonlarına hala önemsenen alanlar gözü ile bakarak hareket etmeleri, sinema salonlarının ve bizatihi ülkemiz sinemasının kitle ile olan varlığı açısından oldukça hayati önem teşkil etmekte. Bir sonraki Ata Demirer filmini doğrudan sinema salonunda izlemek temennisi ile.