İstanbul Film Festivali: İnsani Şeyler

İsrail asıllı ünlü oyuncu Yvan Attal zaman zaman kamera arkasına da geçerek yönetmenliği deniyor. Uyarlama Senaryo dalında César Ödülü’ne aday gösterildiği son çalışması İnsani Şeyler / Les choses humaines’i (2021) de Karine Tuil’in romanından Yaël Langman ile birlikte uyarlayarak perdeye aktarmış. Bıçak sırtı bir konuyu, karşı karşıya gelen iki tarafı da anlamaya çalışarak işleyen film, kendini haddinden fazla tekrar etmesi dışında temiz bir iş. Başrolde Yvan Attal ve Charlotte Gainsbourg’un oğlu Ben Attal var.

Ünlü bir televizyoncu babayla öne çıkan bir feminist figür olan annenin Stanford Üniversitesi’nde okuyan başarılı oğlu Alexandre, babasına verilecek onur nişanının törenine katılmak üzere kısa süreliğine Paris’e gelir. Yoğun ve ilgisiz babasını doğru düzgün göremeden, annesi Claire onu yeni sevgilisi Adam’la yaşadığı evine akşam yemeğine davet eder. Claire ve Adam, Adam’ın kızı Mila’yı Alex’in peşine takar ve iki genç birlikte bir partiye gider. Ertesi sabah Mila, aşırı dindar annesini de alıp polis merkezine giderek Alex’in kendisine tecavüz ettiğini söyler.

İnsani Şeyler / Les choses humaines ilk elli dakikasını olayları Alex’in gözünden anlatmaya ayırıyor. Zengin, ayrıcalıklı ve başarılı Alex, parçalanmış ailesine diklenen, kendinden yaşça büyük bir kadına aşık, Google’da mı çalışsam Uber’de mi diye düşünen, ağzında altın kaşıkla doğmuş bir genç. Pornolardan öğrendiği cümlelerle kur yapan, cüretkâr ve her istediğini elde etmeye de alışkın. Mila’yla gittiği partide kendi sınıfından arkadaşlarıyla “herkes bu gece bir kızın iç çamaşırını getirecek” iddiasına girip alkol, ot ve uyuşturucu kullanımı derken (oyunun) kurbanı olarak Mila’yı seçiyor. Alex’in suçlamalar karşısındaki iddiası, Mila’yı hiçbir şeye zorlamadığı, kendisiyle rızası dahilinde seks yaptığı ve kızın da zevk aldığı yönünde. Ona göre emir cümleleriyle konuşmak da normal, cinsel ilişki sırasında uygulanacak hafif baskılar da. Sıra olayları Mila’nın gözünden izleme geldiğindeyse 17 yaşındaki lise öğrencisi kızın aslında korktuğunu, seksüel eylemleri isteği dışında gerçekleştirdiğini ve kendisini tecavüz kurbanı olarak tanımlayıp psikolojisinin altüst olduğunu öğreniyoruz.

Alex’in zengin babası erektil disfonksiyonu olmasına rağmen zamparalıktan vazgeçmeyen ve hatta filmde izlediğimiz üç yıllık hayatı sırasında stajyeriyle evlenip neredeyse 80 yaşında baba olan maço bir figür. Ne var ki birlikte olduğu kadınların bakış açısı Mila’nınkinden çok farklı, o yüzden sorun yaşamıyor. Mila’ysa hassas, kırılgan, baskıcı annesinin yetiştirme tarzı sonucu ürkek ve erkekleri düşmanlaştıran biri. İnsani Şeyler / Les choses humaines’in temelini oluşturan çatışma da buradan kaynaklanıyor. Mültecilerin yaşattığı taciz olayları, güçlü adamların çevrelerindeki kadınları kullanmaları vb. sorunları işleyecekmiş gibi yapsa da asıl meselesi cinsel ilişkiye giren iki kişinin, her şeyi birlikte yapmalarına rağmen tamamen farklı deneyimler yaşayabiliyor oluşları. Bir taraf zevk verdiğini zannederken diğeri bedensel bütünlüğüne zarar verildiğini hissedebiliyor. Bir cümle bir partnerde afrodizyak etki yaratırken diğerinde tehdit olarak algılanabiliyor. Yetiştirilme tarzı, mensup olunan din ve daha birçok sebeple deneyimler farklılaşıyor.

Yvan Attal filminde her iki tarafı da anlamaya çalışıyor, her iki tarafın da haklı ve haksız olduğu yanların altını çiziyor ve detayları bilmeden peşin hüküm veren sosyal medya kullanıcılarına parmak sallıyor. Tek sorunuysa, izleyicisinin zekasına güvenememesi ve aynı şeyleri döndürüp dolaştırıp anladığımızdan emin olana kadar tekrar tekrar karakterlerinin ağzından söyletmesi. Konu hassas olduğu için o kadar kusur olur diyelim.

İnsani Şeyler / Les choses humaines 41. İstanbul Film Festivali kapsamında izlenebilir.

1983 yılında, mutlu bir aileye doğdu. 15 yaşında sinema salonlarıyla tanışıp, bazı filmlere âşık oldu. “Ben de yaparım” zannederek, -o zamanki algısıyla- senaryo yazmaya ve her sene doğum günü gelmeden bir uzun metraj tamamlamaya başladı. “Yapan” olmanın kendisi için o kadar da kolay olmayacağını anladığındaysa bu büyülü dünyadan kopmamak için, filmler hakkında “yazan” olmaya karar verdi. Geçen yıllar içinde istemeden de olsa tıp hekimi olup 12 yıl çalıştıktan sonra mesleği bıraktı. 15 yıllık sinema yazarlığı süresince Altyazı Sinema Dergisi, Filmlerim.com, Öteki Sinema, Blogum Dergisi, Haftalık Sinema Antrakt Gazetesi ve Film Arası Dergisi’nde yazıları yayımlandı ve Ters Ninja sitesinin genel yayın yönetmeni oldu. Yaklaşık 2,5 yıldır da her perşembe yayınladığı, ülkenin ilk dijital platform bülteni Bu Hafta Ne İzlesem? sayesinde tutkusuna bağlı kalmayı sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir