Hayat daima ileriye doğru akıp gidiyor olsa da geçmişimizden bu yana pek çok isim, anı, şehir ve sair dost eşlik ediyor bizlere yaşam yolculuğumuzda. Kimi zaman hayallerimizle, kimi zaman derin tutkularımızla, kimi zaman da kırgınlıklarımızla birleşiyor bu yol arkadaşlarımız. Bizim, bizden önceki ve de bizden sonraki pek çok kuşak için Cüneyt Arkın ismi tam da böyle bir yoldaş idi. Yeşilçam’ın dillere destan imkansızlıkları içerisinde kendi destanını yazan ve de her türlü imkansızlığa hem ruhen hem de bedenen direnen Arkın nasıl sinemaya tutkuyla bağlıysa, izleyicisi de onun dinamizmle örülü sinemasını benzer bir tutku ile takip etmiştir. Gökyüzünde soluksuz şekilde uçtuğu ya da bir kılıç darbesi ile onlarca Bizans askerini yere serdiği anlarda yüzlerde hafifçe tebessüm belirse de varını yoğunu feda ettiği sinemada estirdiği fırtına ile her izleyiciyi kendisine bağlamayı başarmış bir isimdi Arkın.
Aile bireylerini kaybedecek ölçekte bir yoksullukla hayata başlayan Fahrettin Cüreklibatır, beyazperdede Cüneyt Arkın olana kadar sürdürdüğü esas mesleği olan doktorluk zamanlarında edindiği gözlemleri ve de tanıklık ettiği sayısız hikayeyi hiçbir zaman unutmayarak bu topraklara duyduğu vefa ile beraber yaşamıştır. Kendisini sinemaya kazandıran usta yönetmen Halit Refiğ’in Gurbet Kuşları filmindeki rolü ile beraber sinemadaki yolculuğu kaçınılmaz hale gelen Arkın zamanla Yeşilçam’ın bir nevi ta kendisi haline gelmiştir. Zira, avantür filmlerden duygusal hikayelere, tarihi yapımlardan bilimkurguya ve hatta komediye kadar Yeşilçam’ın neredeyse her türünde var olmuş, bu bağlamda da sinemaya damgasını vurmuştur. Oynadığı filmler ile kendisini net bir ideolojik eksenle sınırlandırmak istemeyen Arkın, Komiser Cemil olmuş, Battal Gazi olmuş, Vatandaş Rıza olmuş, finalinde ayakta öldüğü Yıkılmayan Adam filminden Maden filmine ve de Gülün Bittiği Yer filmine kadar ideolojik yönden farklı kulvarlardaki pek çok filmde oynamış, bununla birlikte önceliğinin her zaman toplum olduğunu da vurgulamıştır. Kendisini politik bir eksene oturtmak isteyenlere karşı da tek seslilikten uzak kalmıştır.
Film çekimleri esnasında geçirdiği kazalar sebebiyle yaşadığı yaralanmaların kendisine sakat kalma tehlikesi yaşattığı Arkın, sinemamızın en hareketli ve fakat bir o kadar da güvencesiz günlerinin bedelini ödemek zorunda da kalmış, yapımcıların sunduğu kısıtlı bütçe ve çalışma ortamları içerisinde aksiyona dayalı film çekmenin yaşatabileceği sayısız güçlükle burun buruna gelmiştir. Dönemin koşulları göz ardı edilerek bugünün konforlu alanından yapılan pek çok acımasız eleştirinin muhatabı olmuş olsa da günümüzde dahi o seviyelere ve de o dinamizme erişebilecek yapımların ortaya konulamadığı düşünüldüğünde, sunulan şartlar dahilinde yaşanan haklı bir gurur da söz konusu. Kariyerinin neredeyse tamamını sadece sinemaya vakfeden bir ismin bu derin sadakatini görmezden gelmek, hakkaniyete ters düşecek bir tavır olur. Toplumun Cüneyt Arkın’a duyduğu saygı her zaman var olmuş, diğer ülkelerin sinemalarında efsane olmuş yabancı ünlülerin pek çoğu kendi toplumlarının gündeminden anbean uzaklaşmış olsa da Cüneyt Arkın her dönemde kendi toplumunda var olmayı başarmıştır. Çünkü o bir kahramandır, kötülerin amansız düşmanıdır ve filmin sonunda ölüyor olsa da iyilerin intikamını almayı mutlaka başarmıştır.
Her efsane gibi Cüneyt Arkın da toplum nezdindeki manevi varlığı ile her zaman var olacak bir isimdir. Bir zamanlar sinemada “Bir Numaralı Adam” sloganını kullanan Cüneyt Arkın çocukluğumuzun gerçekten de bir numaralı adamıdır ve artık anılarımızın da büyük kahramanıdır. Cüneyt Arkınla beraber Yeşilçam sahnesinden teker teker ayrılmış her bir ismi saygıyla anıyorum.