Japonya’da yaşayan üç kişilik bir Türk ailesi, kızlarının doğum günü için hemen hemen tüm ülkenin oynadığı M² adlı bir sanal gerçeklik oyunu satın alıp sistemi eve kurdurur. Oyunun kuralına göre kazananın evdeki kişisel alanı büyür ve daha büyük metrekareye sahip olan evi de yönetir.
Sivas adlı filmi ve Hamlet adlı dizisiyle tanıdığımız Kaan Müjdeci’nin yıllardır ismini duyduğumuz ve yılan hikayesine dönen ikinci uzun metrajı İguana Tokyo, nihayet 59. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde izleyici karşısına çıktı. Süresi konusunda da birçok dedikodu bulunan filmin 75 dakikalık halini izledik. Başrollerini Saadet Işıl Aksoy, Ertan Saban ve Deniz Ülkü’nün paylaştığı İguana Tokyo; sineması güçlü, işçiliği birinci sınıf ancak senaryosu son derece kafa karıştırıcı bir yapım.
Filmden çıktığımızda kafamıza takılan ilk soru, “ismi neden İguana Tokyo” oldu. Filmdeki kızın adı Tokyo ve olaylar Tokyo’da geçiyor ama bu dünyanın başka bir yeri de olabilirdi. Belki de izlediklerimiz bize fazla garip gelmesin, “Tokyo’ysa olabilir böyle şeyler” dememiz hedeflendi, bilemiyorum. İguana ise daha da büyük bir gizem çünkü filmde hiçbir işlevi yok. Oyuna hayvanlar alınmadığı için iguanayı gördüğümüz sahnelerin gerçek olduğunu biliyoruz, diğerleri gerçek mi oyun mu diye düşünebiliyoruz, o yüzden evde bir hayvan olması mantıklı ama neden iguana sorusunun yanıtı yok. Egzotik olduğu için diyelim. Bu arada oyuna hayvanların alınmadığı bilgisi filmde verilmiyor. “İguanayı tarayamazsın” deniyor ama nedeni açıklanmıyor (ben belki gözünü kapatamaz diye düşünmüştüm), basın bülteninden konuyu okuyunca anladım sebebini.
Saadet ve Ertan karakterleri arasında ciddi bir kopukluk var. Saadet, Ertan’ı asla ciddiye almıyor, rüyalarını bile uydurduğunu düşünüyor. Üstelik Saadet gitmek istiyor oralardan, neresi olduğunu söylemese de. Bu noktada işlevsiz aile filmi mi izleyeceğiz diye düşünürken oyuna girdikleri ilk akşam (ya da belki gündüz, pencere yok) Tokyo babasını katlediyor. Ertan şaşırsa da tepki vermiyor bu duruma ama sonra görüyoruz ki Tokyo annesine aşık ve babasını öldürmek istiyor. (Tersine Elektra Kompleksi?) Annesine aşkını fiziksel temaslarla da gösteren Tokyo’nun yaptıklarına annesi bir taraftan karşı koyarken bir taraftan da kendi kişisel oyun alanında, bu ilişki gerçekleşse neler olabilir diye kızına benzeyen bir şişme bebekle deneme yapıyor. Sonunda kocasını seçiyor, Tokyo “neden onu seçtin” diyor ama… Önemi yok. Çünkü bunları neden izliyoruz sorusunun cevabı yok. Ensest çağrışımlar, istismar sinemasına göz kırpan şık resimler bir yere varmıyor. Kaan Müjdeci’nin zihninden tam olarak neler geçtiğini 75 dakikalık kurguda anlamak mümkün değil.
İguana Tokyo ipuçlarını takip ettikçe berraklaşan bir senaryoya sahip olsa da Müjdeci’nin yerleştirdiği kırıntıları yemek karın doyurmuyor. Belli ki yapmak istediklerinin çok azını gerçekleştirebilmiş ya da gerçekleştirdiklerinin sadece bir kısmını bize sunabilmiş.