‘İnanmadığım Bir Hikâyeyi Çekmeyi Hiç İstemem’

Söz Kısa Filmcilerde röportaj serisinin yeni haftasında kısa film, TV dizisi, klip ve belgesel çekme konusunda tecrübeli bir isim bizlerle beraber olacak. Küçük bir çocuğun hayallerini masalsı bir anlatımla ekrana taşıyan filmi ise konuşacağımız işi olacak. Bu hafta yönetmeniyle üzerine konuşacağımız kısa film, Ayşe’nin babasından karne hediyesi olarak beraber denize girmelerini ve yıldız hikayelerini dinlemeyi istemesiyle bir masala ortak olduğumuz Ayşe.

Bu haftanın röportajında daha yakından tanıyacağımız isim, Ayşe filminin yönetmen ve senaristi Ömer Sevinç.

Herkese keyifli ve ilham veren okumalar.

***NOT: Film şu an için Vimeo’da yer alıyor. Dilerseniz röportajı okumadan önce filmi buradan izleyebilirsiniz.***

Film hakkında konuşmadan önce ilk olarak sizi tanıyalım. Kimdir Ömer Sevinç?

Gençlik yıllarımda amatör futbol oynadıktan sonra sakatlığım yüzünden yüzme sporuna geçip kupalar ve madalyalar kazandım. Halk oyunlarında birçok festivalde dans ettim, daha sonra salsa ve bachata eğitimi aldım. Çocukluk hayali olan oyunculuk için Duru Tiyatro’da eğitim aldım. Daha sonra Plato MYO’dan başarı ile mezun olup DGS ile Konya Selçuk Üniversitesi Radyo, TV ve Sinema bölümü eğitimini tamamladım. Aynı zamanda söz ve müziği kendime ait olan Güzel Günler Değil Uzakta adlı bir single çıkardım. 1,5 yıl önce kurduğum Mavi Film Yapım şirketiyle reklam, klip, tanıtım filmleri üzerine çalışmalarımı sürdürüyorum. 30 yıla birçok şey sığdıran bendeniz, kendimce kısa anlatıcıyım.

Filmin yazım, hazırlık, çekim ve post prodüksiyon süreci ne kadar sürede tamamlandı?

Ayşe’yi Cannes Film Festivali’nde kaleme aldım. Böyle deyince çok havalı oluyor ama gerçekten Fransa’ya gittiğimde yazmıştım. Sahilde otururken kafamda birazcık olan hikâyenin bütünü oluştu birden.

Fransa dönüşü bir filmde çalışmaya başlamıştım. O dönem bütçe için araştırmalara başladım. Yaklaşık iki ay sonra mekan için Çanakkale’nin Küçükkuyu ilçesinde mekanımı buldum. Çekim sürecimiz dört gün kadar sürdü. Post için ise yeni yıla kadar vaktim vardı festivaller için. Totalde yazımdan post sürecinin bitimi 8-9 ay kadar sürmüştür.

Filmin hikâyesinin çıkış noktası yaşadığınız bir olaya mı dayalı yoksa tamamen kurgusal mı?

İnanmadığım bir hikâyeyi çekmeyi hiç istemem. Kendimden bir şeyler bulmadığım bir hikâyeyi de keza öyle. Bu zamana kadar çektiğim kısa filmler ya gerçek bir olaydan esinlenerek yazıldı ya da benim hayalimde olan, etkilendiğim bir olaydan çıktı. Ayşe de öyle. Çok sevdiğim bir insandan dinlediğim hikâye sonucu aklımda yer edinmiş bir anıydı. O anıyı birazda kendi hayallerimle birleştirdim sadece.

Son beş yıllık sürece baktığımızda arayı çok fazla açmadan seyirciyle buluşturduğunuz kısa filmler dikkat çekiyor. Bu istikrarı neye borçlusunuz?

Evet bu doğru. Şuan bunu yapamamak beni cidden çok üzüyor. 2015 yılından itibaren her yıla bir film yapmışım. Şuan için daha farklı hedefler peşinde olduğum için biraz zaman bulamamak sanırım cevap.

Filminiz her ne kadar bir aile hikâyesi gibi görünse de baba-kız ilişkisi biraz daha ağırlık gösteriyor. Anne-oğlan hikâyesi yerine baba-kız hikâyesini seçmenizin özel bir nedeni var mı?

Kız babası olmayı çok istememle alakalı sanırım bu durum. En büyük hayalimin başrolü kızım çünkü. Eğer bir gün böyle bir şey gerçekleşirse hayalimi de anlatırım.

Filmde babasından karne hediyesi olarak beraber denize girmelerini ve yıldız hikâyelerini dinlemeyi isteyen Ayşe isimli bir kızın yaşadıklarına masalsı tat bırakan bir atmosferle de tanık oluyoruz. Senaryonuzu kaleme alırken bu evreni yaratmak adına karakterler, diyalog, mekan ve diğer unsurlarda nelere dikkat ettiniz?

Fransa’da sahilde bu hikâyeyi yazarken düşündüğüm iki şey vardı. Biri hayalimdeki ev, diğeri hayalimdeki kız çocuğu. Mekan olarak kısacası en çok sahilde tek katlı bir ev düşünmüştüm. Karakterlerde ise kız çocuğunun diyaloglarını basite indirgemek zorundaydım. Biraz rolü alacak kişiye bırakacaktım.

Bir yetişkin zihniyle çocukların dünyasını anlatan bir hikâyeyi yazmanın sizi zorladığı noktalar oldu mu?

Aslında çok revize yapmadım. Sadece Ayşe’nin yaşına yakın çocuklarla sohbet etmeye çalıştım bir müddet. Bu yeğenlerim oldu genellikle. O yüzden inanılmaz zorlandım diyemem çünkü benim çocuklarla iletişim her zaman iyi olmuştur.

Filminizin başrolü çocuk. Filmin çekimleri sırasında çocuk oyuncuyla çalışmak nasıldı? “Şu noktada çekimler çok rahat geçti” veya “Çocuk oyuncuyla çalışmak şu noktalarda zorladı” dediğiniz kısımlar oldu mu?

Bir önceki sorunun son cümlesinin devamını şöyle söyleyebilirim. Ta ki Ayşe karakterini oynayan Zeynep’le tanışana kadar. Zeynep çok tatlı bir kız. Sadece iletişimi genellikle annesiyle kurduğu için bizimle iletişim kurmasında zorlandık. Ben ailesinden senaryoyu ezberletmemelerini, her gece uyumadan önce bu hikâyeyi ona anlatmalarını istedim. Ezber umrumda değildi. Setteyken de bir şeyler söyletebilirdim diye düşündüm ama ilk prova için görüştüğümüzde şok olmuştum çünkü Zeynep senaryoda yazan mizansenleri bile ezberlemişti.  Bunu aşmak çok güç oldu kısacası. Eğer ailesi dediğimi yapsaydı, çok daha güzel olacaktı diye düşünüyorum.

Filmde olayların geçtiği mekan da hikâyenin huzur veren atmosferine birebir uyan bir seçim olmuş. Mekanı seçme maceranızdan biraz bahseder misiniz?

Evi bulmam tamamen tesadüftü. Mekan keşfi yaparken başka bir ev ile anlaşmıştık. Setten iki gün önce recce yapmaya gittiğimizde filmdeki evi gördük. Cidden, tam olarak hayal ettiğimin fazlasıydı. Sahipleri Ömer amca ve Tijan ablayla konuştuk. Destek olarak evi bize hiçbir ücret almadan çocuklarına teslim eder gibi verdiler.

Filmde hiç müzik kullanmıyorsunuz fakat denizin dalga sesi ve diğer dış sesler doğal bir müzik yaratıyor. Bu film özelinde ve sinemada müzik kullanıp kullanmama olgusuna nasıl bakıyorsunuz?

Bundan önce dört film çekmiştim. Hepsinde de müzik kullanmıştım. Ya yaptırmış ya hazır bir müzik vardı. Bu filmin senaryosu bittiğinde kendime şunu sordum; “Ee Ömer müzik düşünmedin?”. Bunu niye sordum, müzikle sahneyi daha yükseltebildiğimi sanıyordum sanırım. Her filmde yapmıştım bunu ama diğer filmlerime de baktığımız zaman insanların en sevdiği sahneler genelde müzik olmayan sahneler. Bu filmde müzik kullanmak istemedim. Sadece finalde masalın bittiği yerde kendimizin yaptığı bir melodi var.

Dünya sinemasına baktığımızda kısa filmlere uzun metraj filmler kadar değer verildiğini görüyoruz. Nitekim Safdie Kardeşler, Luca Guadagnino, Yorgos Lanthimos, David Lynch ve Pedro Almodóvar gibi usta isimler kısa filmler de üretiyorlar. Bizim sinemamızda ise kısa filmlere daha çok uzun metraj çekmeden önce bir sıçrama tahtası olarak bakılıyor fakat son yıllarda bu durum değişmekte. Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler?

Kesinlikle katılıyorum. Son yıllarda ülkemizde kısa filme bakış açısı biraz değişti. Eskiden tam anlamıyla uzun metraja sıçrama tahtasıydı. Hala öyle fakat artık iyi yönetmenler de kısa film çekiyor. İyi oyuncular da kısa film yönetmenlerine destek veriyor. Daha iyi filmler çıkıyor. Keşke bütçe konusunda birçok alternatifimiz olsa da her yönetmen hayalini gerçekleştirse.

İlerleyen yıllarda uzun metraj film çekme düşünceniz de var mı?

2018 yılında kendi hayatımdan yola çıkarak yazdığım bir uzun metraj senaryom var. Biraz ana akım fakat tatlı eğlenceli bir hikâye. Bu hayatta önem verdiğim şeylerin başında gelen bir teması var. Onu hayata geçirmek için çabalıyorum. Bir de üzerinde çalıştığım mini dizi projem var. Bunlar üzerinde çalışıyoruz, geliştiriyoruz.

Son olarak üzerinde çalıştığınız başka kısa film projeleri varsa ufak tüyolar alabilir miyiz?

Çok ara vermiştim. Senaryosunu bitirdiğim üç kısa var fakat en çok çekmek istediğim En Direkt Serbest Vuruş isimli kısa filmim. Bir futbol hikayesi isminden belli olduğu üzere. Birkaç sponsor bulabilirsem bu filmi yakın zamanda çekmeyi istiyorum.

 

1996'da doğdu. Üniversite için geldiği İstanbul'da kültür sanat sarhoşu olduktan sonra hayatı tamamıyla değişti. Gerçek sinemayla tanışması 2015 yılında İstanbul Film Festivali ile gerçekleşti. Film festivalleri vazgeçilmezi. "Film sinemada izlenir" anlayışının yılmaz destekçisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir