Mekanın ve de insanların eş zamanlı hissettirdiği soğukluğun yavaş yavaş bam teline dokunan yakıcı bir ateşe evrildiği çokça görülmüştür. Kimi zaman yalnızlığın kimi zaman da çaresizliğin hissettirdiği bu karmakarışık duyguların üzerine ağır ağır konan kar taneleri, o an pek hissedilmese de içten içe bir teselli sunar, sonrasındaki baharı müjdelercesine. Ferit Karahan’ın Okul Tıraşı filmi, baharı müjdelemiyor. Fakat soğuğu derinden hissettiriyor. Yatılı okuldaki öğrencilerin mikro dünyasına eğilen film, coğrafyadan davranış şekillerine, rekabetten bürokrasiye kadar pek çok noktayı ortak bir düzlem dahilinde tüme vardırmaya çalışıyor. Bunu yaparken de izleyicisine oldukça yalın bir dille ve de sadece sinematografinin gücüyle sesleniyor.
Yusuf, yatılı okuldaki oda arkadaşı hastalanınca onu okulun revirine götürüyor. Hastalığın ciddi olduğuna kanaat getirilinceye kadar kayıtsızca bir tutum hakim oluyor ortama. Coğrafyanın kısıtlayıcı koşullarının insan davranışları ile bütünleştiği anlarda agresifliğin perde arkasında derin bir boşvermişlik yatıyor. Çocuklar ve öğretmenleri arasındaki gerilimli ilişkinin özünde yatan boşvernişlik ve kayıtsızlık hissi, ciddi olduğu düşünülen hastalıkla beraber bedel ödemeye karşı savunmaya geçiyor. Filmde müzik kullanılmaması, duyguları provoke etmeden en saf halleri ile gün yüzüne çıkartıyor ve gerilimi de yüksek perdeden hissettiriyor. Okul kantinindeki televizyonda gösterilen çizgi filmin boş sandalyelerce izlenmesi de, filmin karakterleri arasına kendilerinden başka hiçbir dış unsurun girmediğinin temsili tadında duruyor. Dış dünya ile olan iletişimsizliğin karakterlerin kendi aralarında da var olması, sonraki çatışmalara kapı aralıyor. Derinlerde yatan korku hissi ise filmin en büyük tetikleyicisi.
Filmin geçtiği döneme dair irili ufaklı ipuçları varsa da, tam olarak hangi döneme ait olduğuna dair netlik bulunmuyor. İzleyici, hikayeyi zamandan ari olarak algılayabilse de filmin geneline hakim olan tekinsiz ortam içinde bu belirsizlik sırıtabiliyor. Gerilimli ilişkiler içerisinde hedefe varmak için göze alınan riskleri Yusuf’un gözyaşları dile getirirken filmin adına selam çakan akıbet iç burkuyor. Herhangi bir müsebbip arama yoluna gitmeyen film kendince okulda geçen bir günden sadece kesit sunuyor.
Başarılı görüntü yönetmenliğinin yanında filme derinlik katan ufak detayların varlığı da izleyici konsantrasyonunu yüksek tutuyor. Ekran formatının 16:9 yerine 4:3 olması da hem sıkışmışlık hissini kuvvetlendiriyor hem de statik kalmış bir ortamla daha da bütünleşme sağlıyor. Karamsar hisleri anlık olarak dalgalandırabilen başarılı oyunculukların varlığı, neredeyse hiç kesilmeyen kar yağışının az da olsa sükunet vermesine mani oluyor. Özellikle çocukların yapmacıklıktan uzak halleri filmin bütünü ile başarılı bir uyum oluşturmuş. Anlatım dili kimi zaman sözünü doğrudan söylerken kimi zaman da üstü kapalı yollar tercih ediliyor. Tek bir çatı altındaki sayısız sesin anbean ayrışması kademeli şekilde aktarıldığı için yorucu geçişler yaşanmıyor filmde.
Dünya prömiyerini 71. Berlin Film Festivali’nde yapan Okul Tıraşı, 9. Boğaziçi Film Festivali’nde de izleyicisi ile buluşmuştu. Yerli ve yabancı yönetmenlerden izler barındırıyor olsa da kendine has bir dil oluşturmayı başarıyor film. Bahsi geçen tüm hisleri sakince anlatabiliyor olmasının verdiği güç de cabası.