Açılışını 76. Cannes Film Festivali’nde yapan Japonya sinemasının önemli isimlerinden Hirokazu Koreeda’nın 2023 yapımı yeni filmi Canavar (Kaibutsu) MUBI Türkiye’de yayına girdi.
Hirokazu Kore-eda’nın bu draması, bekâr bir anne, küçük oğlu ve onun beşinci sınıf öğretmeninin bakış açılarından bir dizi olayın izini sürüyor. Canavar’da ortaya çıkan zaman dilimi bir yangınla başlıyor ve muson yağmuruyla sona eriyor. Bu temel felaketler ve aralarına düşen kırılgan olaylar kümesi, dağınık bir anlayış mücadelesinde iç içe geçmiş üç karakterin perspektifinden izleniyor: bir çocuk, bir anne ve bir öğretmen.
Hirokazu Kore-eda’nın yönettiği ve Yuji Sakamoto’nun senaryosunu yazdığı “Canavar”, hassas bir çocuk olan Minato’nun beşinci sınıfa başlamasıyla açılıyor. Bekâr anne Saori, oğlu Minato eve sıkıntılı ve yaralı gelince endişelenmeye başlar. Minato’da bir şeyler olduğuna ikna olmuştur, bu yüzden sınıf öğretmeni Bay Hori tarafından fiziksel saldırıya uğradığını itiraf edene kadar oğlunun peşini bırakmaz. Saori, Hori’nin peşine düşmek için yeterince şey duymuş ve görmüştür ve olayları okuması, ondan ve okulun çekingen müdürü Makiko Fushimi’den aldığı samimiyetsiz özürlerle doğrulanır.
Hori’nin bu suçlama üzerine işine son verilir. Kore-eda’nın zeki ve hassas bir üslupla yönettiği “Canavar”, üçlü yapısıyla, önceki işlerinden daha şematik hissettiriyor. Senaryonun katmanlı yapısını Kore-eda duyarlılığı ve sade natüralizmiyle birleştirmesiyle de izleyicisine ilgi çekici bir anlatı sunuyor.
Minato’nun beyninin bir domuzunkiyle değiştirildiği konusunda ısrar etmesiyle filmin ilk bölümü bilim kurguyu andırırken ikinci bölüm Kafkaesk bir biçime dönüşüyor. Tüm bu örgüler Minato’nun bakış açısı hikâyenin temel gerçeklerini ortaya çıkarmadan önce gerçekleşiyor. Minato filmin geri kalanında kendi kendine yavaşça yaklaşan ve değişen bir yağmur bulutu gibi izleyiciyi takip eden bir cümle söyler: “Canavar kim?”
Bu noktada, Canavar’ın konusu öğretmen Hori’nin bakış açısına odaklanıyor. Minato annesine tüm gerçeği anlatmamıştır ve okuldaki bazı zorbalarla birlikte Yori ve Yori’nin içine kapanık babası da işin içindedir. Müdürün kayıtsızlığı ve Hori’nin savunmacı ürkekliği, izleyicinin her iki karakter hakkında da derli toplu bir resim çizmesine yetmese de film olayların arkasında daha fazlasının olduğunu hissettirir. Bununla birlikte ilerleyen süreçte, kendi fantezi dünyalarında yaşayan iki yakın arkadaş Minato ve Yori’nin gerçekliğinde neler olup bittiği hakkında daha fazla şey öğreniriz.
Kore-eda’da izleyicisine çoğunlukla yaptığı gibi, “Canavar kim?” gibi yanıltıcı bir soru yöneltir çünkü gördüğümüz gibi, ne yaptıklarını ve nereden geldiklerini öğrendikten sonra Minato, Yori veya öğretmenleri hakkında daha fazla veya daha az gerçek olan hiçbir şey yoktur. Bunun yerine, “Canavar” bir grup yabancıyı ortak deneyimleriyle değil, birbirlerine nasıl baktıklarına ve birbirlerini nasıl önemsediklerine dair anlam arayışlarıyla birbirine bağlıyor. Hori gibi karmaşık bir karakterin, burnunu silmesi ya da Saori hakkında imalı yorumlar yapması gibi bir açılış sahnesinde umursamaz bir sürüngen olarak ortaya çıktığını ve daha sonraki sahnelerde tamamen haklı çıkmak ya da reddedilmek yerine özetle karmaşıklaştığını görmek filmin anlamlandırması zor yapısını anlamamıza yardımcı oluyor.
“Canavar” aynı zamanda tipik bir Kore-eda filmi; çünkü nihayetinde yetişkin vasilerinin gölgesinde yaşayan iki küçük çocuğun anlaşılması zor dünyasını konu alıyor. Filmin müziği, Minato ve sevdiklerinin karşılıklı yalnızlıklarını, basmakalıp sözlere ya da basmakalıp geleneklere boyun eğmeden güzelce ifade ederken olay örgüsünün çok önemli olduğu bu filmde bir ruh hali tınısı olarak karşımıza çıkıyor. Kore-eda, filmde senarist Yûji Sakamoto ve müzikleriyle anlam katmanları oluşturan mart ayında hayatını kaybeden merhum besteci Ryuichi Sakamoto ile iş birliği yapıyor.
Canavar, genel olarak yapısındaki anlam bütünlüğünü kolayca ortaya koymayan bir film ve benzer motiflerle aynı olayları farklı bakış açılarından tekrarlamasıyla farklı filmlerde karşılaştığımız sorgulamaların ve olay örgüsünün yerine oturduğu pürüzsüz tatmin ediciliği bize sunmuyor. Cevaplardan çok sorunun geride kalmasını amaçlayan bu anlatı, zorbalık, aile işlevsizliği, kusurlu otoriteye karşı duyulan eleştirisiz saygıya değiniyor. Bu aile dramında, hepsiyle birlikte bir yanlışlık canavarı oluşturmaya çalışarak bizi girift bir karmaşıklıkla karşı karşıya getiriyor.
Canavar ilk bakışta göründüğü gibi ya da gerçekten kimin neyi neden yaptığıyla ilgili olmayan; anlatıdaki gerçeğin duygusal çekirdeğine ulaşana kadar yanıltıcı yanlış anlamaları ortadan kaldıran ve nihayetinde bize umutsuzluk yerine umudu sunan bir film. Karakterleri gibi yapısı da ancak sabır ve empatiyle çözülebilecek sırlar taşıyor. Başka bir deyişle: “Birini gerçekten anlamak için, onun ayakkabılarıyla yürümemiz gerekir.”
Yori ve Minato’nun anlatının sonuna doğru herkesin odağından, kalabalık olandan ve düzenin sınırlarından uzaklaşmasıyla film somut biçimde dert ettiği çembere bizi de dahil ediyor. Bulunmaya çalışılan değerlerle birlikte kayıp bir ailenin portresini çiziyor. Filmin bize sunduğu anlaşılmaz merak örgüsü içerisinde bütünlük sağlayamamış gibi gözüken kompozisyonlar görünürlüklerini yitiriyor. Anlaşılamamanın ortaya çıkardığı canavarı fiziksel bir bedene tanımlamadan onu bütünleştiren yönetmen, sessizliğin gürültüsüyle tüm zorbalığın ortasında sorumlunun, canavarın kim olduğunu havada bırakıyor, hepimiz, belki de hiçbirimiz.