Hayatla Tehlikeli Düello; Cevher

Yaşamımıza ait duygu grafiğinin her dönemde büyük gelgitler yaşadığı aşikar. Kimi zaman dış çevre, kimi zaman içsel hesaplaşmalar sağa sola savurur hepimizi. Tek bir bedenin içinde yaşanan sayısız endişe, sayısız sevinç, sayısız korku, ezcümle sayısız pek çok hissin tetiklemesi ile attığımız adımlar yaşamımızın yönünü belirler. Her ne yaşanırsa yaşansın şaşmaz bir şekilde tükettiğimiz ve de haliyle tükendiğimiz bir ömrün kimileri için en haz verici ideallerinden biri, sonsuzluğun içerisinde kalıcı bir güzelliğe erişebilmektir. Kendisi ile barışık olmaktan ziyade sosyal çevrenin sağlıksız nitelemeleri ile mutluluk arayışında olan insanların çırpınışları misali, değişimin bazen keyif kaçıran soğuk yüzüne karşı girişilen hazin bir mücadeleyi anlatan Cevher (The Substance) filminin başrolünde Demi Moore yer alırken yönetmen koltuğunda Coralie Fargeat oturuyor.

Elizabeth Sparkle gençlik günlerini geride bırakmış, televizyon ekranlarında program sunan bir oyuncudur. Çalıştığı kanalın sahibi tarafından yaşı ve yaşa bağlı fiziksel durumu gerekçesiyle işine son verilir. Tabi bu hususlar Elizabeth’in doğrudan yüzüne karşı ifade edilmez. Fakat gerekçe tam olarak budur; yaşlılık. Bir firma tarafından üretilen ve insanı bedenen en güzel haline eriştireceğini iddia eden bir formülle karşılaşır. İşte tam da bu an, Elizabeth’in yaşamı adına yol ayrımına vardığı andır. El üstünde tutulduğu o eski günlerin hasreti ile mi yaşayacaktır, yoksa hayatın güven onayı almamış yollarının izini mi sürecektir? İkinci yolu tercih eder ve gençlik programına dahil olur.

Bir anda umulmadık bir güzellik formuna erişen Elizabeth için kaçınılmaz sona kurulu kum saati akmaya başlamıştır. Patronunun tavrından önce Elizabeth için hayat aslında gayet güzel gitmektedir. Fakat o büyülü rüyanın içinden acımasız bir saldırganlıkla uyandığı an, yaşamına can suyu vereninin dış çevreden başka bir şey olmadığının anlaşıldığı an oluyor. Elizabeth’i yaşamın değişmez kurallarına baş kaldırmaya sürükleyen ilgi bunalımı, tükettikçe tükenme farkındalığı yerine daha da derin bir tükenişin kapılarını açıyor. Sürdürülebilir ve sağlıklı bir yaşamın ilk adımı olan sosyalleşmeyi bencillik filtresinden geçirerek sadece beğenilme ve övgü temellerine dayandırmanın bedelini ödemeye başlayan Elizabeth, tüketim ve tüketime bağlı tükenişin çift taraflı sembolü haline geliyor.

Filmde patron karakterinin her yönü ile tüketen tüm unsurları içerek şekilde tasvir edilen varlığı, hayatın doğası ile kıyaslanacak bir durum değil. Zira hayat, sadece tüketen değil aynı zamanda güzelliklerini sunarak üreten bir hüviyete de sahip. Tek taraflı bir tüketimin hor görmeye dayanan öğütücülüğünü bozacak tek şey insanın kendisi ile barışık olabilmesidir. Elizabeth hayatının gerçekleri ile yüzleşmek yerine kestirme yolların içerisinde kaybolmayı seçiyor. Yaşamın sadece güzelliklerini kabul ediyor, külfetini ya da külfeti çağrıştıran yüklerini şiddetle reddediyor. Akıntıya kapıldıkça değerli bir varlıktan yok edilmiş bir metaya dönüşüyor. Gençlik formülünü sunan firmanın özde aynı insan olduğu uyarısını dikkate almıyor. Halbuki gençliğin ihtirasları, daha talepkar bir tavrı getirir beraberinde. Elizabeth bunu kestiremiyor, talepleri karşılayamaz hale geliyor. Yaşamı dalgalandıran hisleri ölçemiyor ve yaşamı sükunetle çağırması gereken bir dönemde kendi talepkar formunun başlıca avı haline geliyor.

Film pek çok mecrada korku türünde sınıflandırıldı. Özellikle finale doğru korku türünün pek çok özelliği tavan yapıyor. Fakat psikolojik gerilimden drama kadar farklı türlerin kapısını çalmaktan imtina etmeyen bir film Cevher. Demi Moore efsanevi bir oyunculuk performansı sergiliyor. Filmde canlandırdığı karakterin aksine, yıllara sari duru oyunculuğunu, kariyerinin olgunluk döneminde tüm deneyimini aktararak taçlandırıyor. Gerim gerim geren müziklerin filme kattığı değer tartışmasız. Filmin kurgusu, hoyratlığı temsil etmesi için aralara serpiştirilen ince detaylar ve sanat yönetiminin filmin özüne dokunurcasına betimlediği geçici ve değişken dış çevrenin varlığı film için olmazsa olmazlardan.

Dayatmalara karşı mevzilerini tek tek kaybetmeye başlayan Elizabeth günümüz insanına etkisi azımsanmayacak bir mesaj veriyor. Filmin tek başına tüketim kavramı ile sınırlandırılamayacak konusunu kendi tükenişi ile anlamlandırıyor ve doğanın karşı konulamaz yasalarınca mahkum ediliyor.

1986 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden 2008 yılında mezun oldu. Öğrencilik yıllarından itibaren çeşitli film atölyeleri ve akademi çalışmalarına katıldı. Çeşitli kurumsal firmalarda sürdürdüğü profesyonel iş yaşantısı ile birlikte 2012 yılından bu yana Film Arası Dergisi’nde film kritikleri ve çeşitli sinemasal araştırmalar yazmaktadır. Aralık 2013 döneminden itibaren derginin Yayın Kurulu Üyesi’dir. İngilizce bilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir