Yeni bir haftanın kısa film röportajından herkese merhaba. Söz Kısa Filmcilerde röportaj serisinde bu hafta diğerlerine göre biraz daha farklı olacak çünkü iki yönetmeni birden tanıyacağız. Uzun metrajlarda ara ara rastladığımız ama kısa metrajlarda oldukça nadir rastladığımız bir durum iki yönetmenli bir film olması. Bu hafta da bu istisnaya birlikte şahit olacağız ve iki yönetmeni birden tanıma fırsatı bulacağız. Serinin bu haftasında üzerine konuşacağımız kısa film,genç bir kızın, istediği kişiyle evlenmek için babasıyla girdiği pazarlık sonucunda ailesinin saklı kirli çamaşırlarını ortaya döktüğü ve oyuncu kadrosunda Çağlar Çorumlu, Şebnem Bozoklu, Ercan Kesal veHülya Gülşen gibi usta isimlerin yer aldığı Kısmet olacak.
Bu haftanın röportajında daha yakından tanıyacağımız isimler 8. BoğaziçiFilm Festivali’nin Ulusal KısaKurmaca Film Yarışması’nda yer alan Kısmet filminin yönetmen, senarist ve kurgucuları Emre Sert ve Gözde Yetişkin olacak.
Herkese keyifli ve ilham veren okumalar.
Film hakkında konuşmadan önce ilk olarak sizi tanıyalım. Kimdir Emre Sert ve Göze Yetişkin?
2002’de Bolu’da ortaokulda tanışmış, birlikte sinemaya dair hayaller kurmuş, şu sıralarda o hayalleri yaşamaya başlamış bir ikilidir Emre & Gözde.
Filmin yazım, hazırlık, çekim ve post prodüksiyon süreci ne kadar sürede tamamlandı?
Süreç biraz karışık ve uzun oldu. Senaryoyu ilk yazdıktan sonra filmi çekmeme kararı aldık, 8-10 ay sonra hikayeye yeniden heyecanlanıp ikinci bir yazım sürecine girdik. Bu heyecana oyuncularımızın ve Ptot Film’in de katılmasıyla 2019 başında hazırlık süreci başladı. Hem bizim hem oyuncularımızın programının yoğunluğu sebebiyle çekimler Ağustos ayının sonunda yapılabildi. Kurgu süresi de epey uzundu. Editi kendimiz yaptığımız için her opsiyonu teker teker deneyip, arada kapatarak filmden uzaklaştık ve tekrar geri dönüp istediğimiz noktaya üç ayda ulaştık. 3D, color ve ses tasarımı için de çalışmak istediğimiz insanların müsaitliğini beklerken filmi bitirmemiz Mart 2020’yi buldu.
Filmin hikayesinin çıkış noktası yaşadığınız bir olaya mı dayalı yoksa tamamen kurgusal mı?
Gerçek birkaç hikayenin birbiri ile kurgulanması ile oluşturulmuş kurmaca.
Filmi iki kişi çektiniz ve kısa metrajlarda buna nadiren rastlıyoruz. Bu durum hakkında neler söylemek istersiniz?
Biz, lise ve üniversite ödevlerimizden başlayarak bugüne kadar her şeyi birlikte yazıp yönettik. Şu an reklam yönetmenliği kariyerimize de aynı şekilde birlikte devam ediyoruz. Başka bir formül görmediğimiz için kıyaslayacak deneyimimiz de yok. Kendi çalışma yöntemimizi seviyoruz ve mutluyuz.
Senaryonun yazım ve filmin çekim aşamasında iki kişi olmak ne gibi avantaj veya dezavantajlar sundu ikinize?
Diyalog yazımında sürekli karşılıklı konuşuyor olmak işimizi kolaylaştırıyor. Ayrıca ikimizin birbirinden farklı meziyetleri var, bunları bir arada kullanarak birbirimizin sevmediği veya eksik olduğu şeyleri kapatmamıza yardımcı oluyor.
Filmin geneline baktığımızda normalin çok üstünde bir karanlık atmosferle karşılaşıyoruz. Dışarıdaki yolun ışığı dahi içeriğinin o karanlık ve soğuk ortamına göre daha çekici gelebiliyor. Bu ortamı yaratmanızın özel bir nedeni var mı?
Tabii ki, filmdeki her tercihin özel bir sebebi var. Her karakterin kaçmaya çalıştığı sıcak bir ışığı var filmde.
Film, temelinde ataerkil bir aile yapısı içindeki parçalanmayı şiddeti yavaşça artan bir şekilde işlemeyi başarıyor. Bu konuyu bir kadın ve bir erkek gözüyle irdeleyerek yazmak ne derece kolay oldu ikiniz için?
Kolay veya zor üzerinden anlatmak çok doğru olmaz ama genel olarak seçtiğimiz bütün konulara ister istemez iki ayrı cinsiyetin perspektifiyle bakıyoruz. Umarız bu filmlerimize bir zenginlik olarak yansıyordur.
Filmin oyuncu kadrosuna baktığımızda da başarılı isimleri görüyoruz. Bu isimlerle çalışmanın sizi çekim yaparken zorladığı veya avantaj sunduğu noktalar oldu mu?
Uzun diyaloglu sahnelerimiz vardı, bunun içinde de ani duygu değişimleri ile yakalamak istediğimiz bir ton vardı. Çalıştığımız kişiler çok iyi oyunculuklarının yanında çok da iyi insanlar oldukları için istediğimizi gerçekleştirebilmek için büyük hayret gösterdiler.Bu seviyede insanlarla metin ve sahneler üzerine tartışmak inanılmaz keyifli bir süreçti.
Film, “Benim Alevi’ye verecek kızım yok” cümlesi ile son derece bıçak sırtı bir çatışmaya da parmak basıyor. Özellikle kısa filmlerde alışık olmadığımız bu türde hassas bir konuyu işlemek, sizi yanlış anlaşılma konusunda tedirgin etmedi mi?
Nasıl anlatacağımız konusunda tedirginliğimiz yoksa nasıl anlaşılacağı ile de ilgili tedirginliğimiz olmuyor. Filmi izleyenler konuyu nasıl ele aldığımızı çok berrak bir şekilde anlıyor diye düşünüyoruz.
Dünya sinemasına baktığımızda kısa filmlere uzun metraj filmler kadar değer verildiğini görüyoruz. Nitekim Safdie Kardeşler, Luca Guadagnino, Yorgos Lanthimos, David Lynch ve Pedro Almodóvar gibi usta isimler kısa filmler de üretiyorlar. Bizim sinemamızda ise kısa filmlere daha çok uzun metraj çekmeden önce bir sıçrama tahtası olarak bakılıyor fakat son yıllarda bu durum değişmekte. Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler?
Bu çok normal, film yapmak ancak yaparak öğrenilebiliyor ve uzun metraj yapabilmek büyük bir maliyete ve uzun süren bir emeğe ihtiyaç duyuyor. Bu süreçte kısa filmlerle, uzun olamayacak hikayelerinizi anlatmak keyifli ve öğretici bir süreç.
İlerleyen yıllarda uzun metraj film çekme fikriniz de mevcut mu?
Evet. Kısmet, geçen sene Kültür Bakanlığı yapım desteği alan Rahmet isimli uzun metraj projemizin bir provasıydı aslında. Konu ve hikaye bambaşka olsa da atmosfer olarak benzer bir film tasarlıyoruz. Kısmet kendi başına bir hikaye olsa da burada kafamızdaki bazı anların denemesini yapmak istedik. İki filmde ortak olan tek karakter iri kara güve.