8. Malatya Uluslararası Film Festivalinin yan etkinliklerinden ‘Filistin Sineması Paneli’ MalatyaPark Avşar Sinemaları’nda gerçekleştirildi. Panel öncesinde yönetmenliğini Rashid Masharawi’nin üstlendiği Filistin yapımı ‘Kara Yazı Yazmak’ filmi gösterildi. Panel, Rıza Oylum moderatörlüğünde Filistin Kültür Bakanlığı’na bağlı sinema bölümünün direktörlüğünü yürüten Lina Bokhary’nin katılımıyla gerçekleştirildi.
Panel, Rıza Oylum’un Filistin sinemasının günümüzdeki durumunu özetleyen konuşmasıyla başladı. Oylum, Lina Bokhary’yi ‘Filistin sinemasını dünyaya dağıtan ve dünyada odak yapan kişi’ olarak tanımladı ve sözlerini şöyle sürdürdü:
‘Filistin sineması bir direnişin mücadelenin varolmanın sinemasıdır. 1970’lerde politik olarak bilinçlenmenin ortaya çıkmasıyla kendini daha çok var edebildi. Önemli filmlerini 2000 sonrası ortaya çıkarabildi. Bugün dünyada Filistin sinemasını 3 ayak üzerine oturtabiliriz. Bir kısmı İsrail pasaportu, işgalci devletin pasaportunu taşımak zorunda kalan Filistinli yönetmenler. Bir kısmı ise kamplarda olan işgalci devletin yerinden yurdundan ettiği insanların oluşturduğu sanat ortamı. Üçüncü ise diaspora sineması olarak tanımlayabileceğimiz, genelde Batı ülkerinde bazen Amerika’da bazen de Avusturalya’da yaşayan ve daha çok festival organizasyonlarını gerçekleştiren insanların oluşturduğu diaspora sinemasından bahsedebiliriz.’
Sonrasında söz alan Lina Bokhary, Malatya’da bulunmaktan çok memnun olduğunu ifade eti. Sonrasında Filistin sinema tarihi hakkında kısa bir sunum yapan Bokhary, Filistin’in sinema yolculuğunu kısaca özetledi. 1948’deki Büyük Felaket ve İsrail işgali gibi yıkıcı olayların gölgesinde sık sık kesintiye uğrasa da 20. yüzyılın başından itibaren Filistin’de sinema yapıldığından söz etti. Bokhary, sonrasında ise Devrim Sineması olarak anılan dönemin başladığından bahsetti.
Bokhary, sözlerine şöyle devam etti:
‘1990’lardan 2000’lere kadar birçok ünlü yönetmen çıkardık, yükselme dönemine girdik. Çok iyi, çok parlak işler çıkarıyor Filistin sineması. Büyük Felaket’e kadar olan kısımda belgesel nitelikli işler varsa sonrasında daha nostaljik, özlem duyan işler yapıldı. Şu anda ise bana daha çok umut veren yeni bir döneme geçildi. Bu dönemde sinemacıların realiteyle yüzleşebildikleri, daha önce romantik olarak baktıkları şeylere daha gerçekçi yaşabildikleri, kendileriyle yüzleşebildikleri bir dönem. Filistinli sinemacılar için film yapmak, hayatta kalmak, mücadeleyi sürdürmek gibi bir anlam ifade ettiği için koşullar hiçbir zaman iyi olmadığı halde bu insanların mücadeleleriyle bu üretim sürüyor.’
Bokhary, direktörlüğünü yürüttüğü Filistin Kültür Bakanlığı Sinema Bölümü’nün faaliyetlerini ise şöyle anlattı:
‘Yılda belgesel ve uzun metrajlar için 5 tane, kısa filmlerde ise 10 civarı filme destek oluyoruz. Filistin Film Enstitüsü sabit yeri olan bir yapı değil. Şu sıralar bir araya getirmeye ve bir yerde toparlamaya çalışıyoruz. Biz Filistinli yetenekleri bulunduğumuz coğrafyayla sınırlı düşünmüyoruz. Çok çeşitli sebeplerden dünyanın başka yerlerinde yaşayan yönetmenler var ama bunları Filistinli yönetmenler olarak kabul ediyoruz biz.’