İstanbul Modern Sinema yönetmenlerin seçtikleri serisine devam ediyor.
Bir yönetmenin kariyeri boyunca etkilendiği, ilham aldığı ya da sevdiği filmlerden oluşan “Yönetmenin Seçimi” adlı programın ikinci konuğu 40. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale ödülünü kazanan Emre Erdoğdu olacak. Erdoğdu’nun sinemacılık hikâyesini besleyen 5 filmden oluşan seçki, 20-30 Nisan tarihleri arasında çevrimiçi ve ücretsiz olarak izlenebilir.
İstanbul Modern Sinema, Türk Tuborg A.Ş.’nin katkılarıyla hazırladığı nisan programında İlk filmi Kar’dan sonra ikinci uzun metrajı Beni Sevenler Listesi ile 40. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale ödülünü kazanan Emre Erdoğdu’yu konuk ediyor.
Erdoğdu’nun seçkisinde Sophie Fiennes’in Karşınızda Grace Jones, Jim Jarmusch’un Cennetten de Garip, Michael Haneke’ninn Piyanist, Aleksey Balabanov’un Kargo 200 ve Şerif Gören’in Beyoğlu’nun Arka Yakası filmleri yer alıyor.
“Yönetmenin Seçimi: Emre Erdoğdu”, 20-30 Nisan tarihleri arasında müzenin web sitesi üzerinden çevrimiçi ve ücretsiz olarak izlenebilir.
“Yönetmenin Seçimi: Emre Erdoğdu” Programı
CENNETTEN DE GARİP, 1984
20-22 Nisan
Yönetmen: Jim Jarmusch
Oyuncular: John Lurie, Eszter Balint, Richard Edson
Jim Jarmusch’un bu ikinci uzun metrajı, Amerikan indie sinemasının mihenk taşlarından. Başıboş gezen Willie, arkadaşı Eddie ve onu ziyarete gelen kuzeni New York’un güneydoğusundan arabayla yola çıkarlar. 67 sabit sahne ve üç bölümden oluşan anlatı yapısından Antonioni sinemasına benzer siyah-beyaz fotoğraf dokusuna, John Lurie’nin (aynı zamanda filmin üç başrolünden biri) yaptığı yaylı müzikten filmin imza şarkısı olan Screamin’ Jay Hawkins’in “I Put a Spell on You”suna, Cennetten de Garip hem Amerikan hem Avrupalı olmakla beraber, kendine özgü garipliği de içinde taşır.
PİYANİST, 2001
22-24 Nisan
Yönetmen: Michael Haneke
Oyuncular: Isabelle Huppert, Annie Girardot, Benoît Magimel
Haneke’nin 1983’te yayımlandığında olay yaratan Elfriede Jelinek’in aynı adlı romanından uyarladığı film, klasik müzik dünyasıyla sapkın kadın cinselliğini bir arada anlatıyor. Viyana Konservatuarı’nda piyano profesörü olan ve annesiyle kapalı, sınırları muğlak bir ilişki yaşayan Erika’nın genç piyanist adayı Walter ile tanışmasıyla hayatındaki denge alt üst olur. Film Cannes’da Jüri Büyük Ödülü’nün yanında iki başrol oyuncusuna da ödül kazandırmıştı. Sarsıcısı olduğu kadar duygusal, özellikle Huppert’in oyunculuğuyla hayran bırakan bir film.
BEYOĞLU’NUN ARKA YAKASI, 1986
24-26 Nisan
Yönetmen: Şerif Gören
Oyuncular: Tarık Akan, Oya Aydoğan, Erdal Özyağcılar
Eşiyle tartışmasının ardından bir gecelik kaçamak yapmak isteyen memur Haydar’ın başından geçenleri takip eden filmin başrolünde Beyoğlu sokakları var. Bir yandan kiliselerinden Galata Kulesi’ne Pera tarihi üzerine çekim yapan bir film ekibi, bir yandan fahişesi, polisi, arabeski, “artiz”i ve Markiz’i ile sonu karakolda biten Beyoğlu’nun renkli gece hayatı. Şerif Gören, Beyoğlu güzellemesi ve nostaljisi kadar o nostaljinin parodisini de yaparken artık körleşmiş aynasından Yeşilçam’ın kendisine de bakıyor.
KARGO 200, 2007
26-28 Nisan
Yönetmen: Aleksey Balabanov
Oyuncular: Agniya Kuznetsova, Aleksey Poluyan, Leonid Gromov
Film, Rusya’nın Afganistan’ı işgal ettiği dönemde ölen askerlerin ülkeye kargoyla gönderilen tabutlarına verilen addan alıyor. Sovyetler Birliği’ndeki komünist sistemin yavaş yavaş sonuna geldiği 1984’te bir gece Komünist Parti genel sekreterinin kızı kaybolur. Bilimsel ateist bir profesör, sapık bir polis, diskotekte takılan amaçsız gençler gibi karakterler sunan filmin asıl karakteri ve kurbanı başına korku filmine benzer kötülüklerin geldiği Angelika’dır. Yönetmenin kendi gençlik günlerinden esinlenerek çektiği film, komedi unsurları barındırsa da çürümüş bir topluma dair çok karanlık bir resim çiziyor.
KARŞINIZDA GRACE JONES, 2017
28-30 Nisan
Yönetmen: Sophie Fiennes
Bugüne kadar heykel gibi duruşuyla pop müzik dünyasının yaşayan en unutulmaz ikonlarından Jamaikalı şarkıcı üzerine olan bu belgesel şapka ve maskelerin altındaki gerçek Grace Jones’u arıyor. Bir yandan sahnede tirana dönüşen ve sadece varlığıyla onca kuşağa esin kaynağı olmuş bir süper- insan, bir yandan da babasıyla halen tam hesaplaşamamış, gittikçe yaşlanan, makyajsız ve kırılgan bir kadın. Jamaika’da ailesiyle birlikte geçirdiği kişisel sohbetlerden, reggae dünyasının mega prodüktörü Sly ile telefon konuşmasına, elindeki malzemeyi iyi kurgulamış, duygusal olarak şarjlı, elektrik saçan Grace Jones’a yakışır ölçüde, cesur bir film.