Zorluklar sonrasında doğan güzellikler, ortaya çıkan ürünler en kıymetlisidir. Kolaylıkla olan şeylerin rahatlığı başkadır. Ama zahmetle, emekle olan şeylerin verdiği his bambaşkadır. Kısa film, belgesel, reklam yönetmenliği yapan Ahmet Toklu’nun ilk uzun metraj filmi “Pota” vizyona girdi. Basketbol üzerinden bir büyüme hikâyesi anlatan filmin başrolünde son dönemin popüler çocuk oyuncularından Alp Akar yer alıyor.
Yoksul bir mahallede yaşayan bir grup çocuk sitelerde yaşayan çocukların yaptığı basketbol turnuvasına katılmak isterler. Sitedeki çocuklar bunu kabul etmek istemezler, başvuru için gereken ödemeyi yaparlarsa olabileceğini söylerler. Çocuklar bir şekilde başvuruyu yaparlar ama bir problem vardır. Nerede ve nasıl antreman yapacaklardır? Ahmet ve arkadaşları azimlidirler. Kendilerine eskiciden aldıkları demirle ve annelerinin dantellerinden file ile pota yaparlar. Azimle, sabırla çalışırlar. Onlar turnuvaya hazırlanırken her birinin kendi hayatındaki sorunlarda ara ara gözükür. 90’ların dünyasının kurulduğu filmde farklılıklara rağmen “aynı potada erime” metaforu kendini gösteriyor.
Ahmet ve arkadaşlarının basketbol turnuvasında başarıya ulaşıp ulaşmayacakları her daim bir merak konusu oluyor. Ama yönetmen onların sadece başarıya, kazanmaya odaklı olmalarını istemiyor. Bu noktada özellikle Ahmet’i çeşitli ikilemlerin içine sokuyor. İlk aşkını etkilemek için çabalayan Ahmet, bir süre sonra basketbol turnuvasını kazanmayı her şeyden çok ister hale geliyor. Hırs yapıyor ama o noktada arkadaşlarını kırabiliyor. Ya da ailesinin zor durumunu fark edemeye biliyor. Finalinde ise eve dönen babayla aile olmanın, birlikte olmanın önemi kendini gösteriyor. Turnuvayı kazanıp kazanmadıkları ise sizin için sürpriz olarak kalsın.
“Pota” ilk filme göre kendi içinde hatalar barındırıyor. Pür sanat iddiasında olmayan toplumsal, sosyal hayat için söyleyecek bir sözü olan film. Bu söz bazıları için didaktik bazıları içinse tam anlaşılır olmayan olabilir. Ama şu gerçeği de unutmamak lazım. Sinema dünyası festival ve gişe filmleri olarak ikiye bölündü. Arada bir alan açık kaldı. Pota gibi filmler o aradaki seyirciyi yakalamak için bir seçenek oluşturabilir.