Yönetmen Aysim Türkmen’in ilk uzun metraj filmi olan ve birçok sinemasever tarafından ilgiyle beklenen Çekmeköy Underground bu hafta vizyona girdi. Daha önce derinlikli olarak fazla ele alınmayan bir konuya eğilen filmin özgün muhtevası dahi dikkat çekmeye yetiyor.
Lüks semtlere dönüşen gecekondu mahallelerindeki gençlerin öyküsünün ele alındığı filmde, yaşadıkları mahallelerde yaşam alanları gittikçe daralsa da dansları, şarkıları ve kendilerine özgü stilleriyle hayallerinin peşinde koşan ‘mahallenin gençleri’ni izliyoruz. İlk etapta, bu tarz konuların son dönem yerli sinemamızda eskiye nazaran daha çok işlendiğini söyleyebiliriz. Fakat bunu ‘apaçi’ kültürü bağlamında incelemesi filmi özel kılan unsuruların başında geliyor. Gençleri ve yapılarını, sadece ‘arabesk rap’ üzerinden anlatmayıp, onların aile, arkadaş ve yabancılarla, dış çevreyle olan ilişkilerine, reflekslerine de değiniyor yönetmen. Bu sayede yüzeysel ve sığ bir pencerenin aksine bütüncül ve detay odaklı bir anlatıma şahitlik ediyoruz.
Bir ilk film olarak, fazlasıyla orjinal planlara sahip olan film, izleyiciye üst düzeyde bir estetik zevk veriyor. Kurgusal olarak yapılan taktiksel hamleler de bu doyurucu görüntüler ile birleşince, benzerini oldukça az gördüğümüz bir harmanlamaya imza atılmış oluyor. Bu bağlamda, yönetmenin belgesel ağırlıklı kariyerini de akıllarda tutmakta fayda var.
Karakterleri çok iyi hesaplanmış, tasarlanmış film bu konuda yine son dönem yerli yapımlardan açıkça ayrılıyor. Bununla birlikte, böylesine başarılı bir tasarıma rağmen, tatmin edici düzeye varamayan oyunculuklardan ötürü, aktarılmak istenen meselenin anlatılması pek de mümkün olmuyor. Bazı sahnelerde bu durum öyle bir düzeye geliyor ki, tiyatro sahnelerinde görmeye alışık olduğumuz ‘abartılı’ oyunculuklara yakın mimikler ve diyalogları izliyoruz.
Filmin bir diğer zayıf noktası ise bazı olayların filmin bütünselliğini bozucu şekilde açıkta kalıyor olması. Bir akış içinde giden ve nedensellik ilkelerini bozmadan devam eden filmin bazı yerlerinde -özellikle sona yaklaşınca- gerçekleşen olaylar anlamsız bir biçimde havada kalıyor. Filmin bir yere bağlanmasını engelleyen bu olay, başlangıçtaki şablon ile uyumsuz olunca anlamlandırılması güç bir durum ortaya çıkıyor. Klasik senaryo yapısı ile başlayan film, ucu açık bir müzakere tadında bitiyor.
Nihai olarak; farklı bir hayatı, farklı insan tiplerini gösteren bu film yine bir o kadar farklı bir anlatım dili ile vücuda gelmiş. Bir ilk film olmasına şaşıran insanları Çekmeköy’ün arka sokaklarına davet eden Aysim Türkmen, sitelere sıkışıp kalan insanlara onlarca, yüzlerce sokağı gösteriyor ve her birinde yine bir o kadar farklı insanla tanıştırıyor onları.