Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen 33. Ankara Film Festivali’nde film gösterimleri bugün sona eriyor. Festivalde ödüller yarın akşam (11 Kasım) düzenlenecek kapanış töreninde sahiplerini bulacak.
Festivalde dün Ulusal Uzun Yarışma filmlerinden Selcen Ergun imzalı “Kar ve Ayı” ile Özcan Alper’in “Karanlık Gece” adlı filmleri ilk gösterimlerini yaptı. İzleyicinin yoğun ilgisiyle gerçekleşen gösterimler sonrasında film ekiplerinin katılımıyla söyleşi yapıldı.
Genç bir hemşirenin atandığı karlarla kaplı uzak bir kasabada kendini erk ilişkilerinin, sır ortaklıklarının ve şüphenin içinde bulmasını anlatan “Kar ve Ayı” filminin gösterimi sonrasında yönetmen Selcen Ergun, oyuncu Muttalip Müjdeci ve yapımcı Nefes Polat filme dair merak edilenleri yanıtladı. Selcen Ergun, “Bu film bir kasaba hikâyesi ya da portresi değil, toplumsal gerçekçi bir kasaba filmi değil. Ben zamandan mekândan bağımsız dünyanın her yerinde olan bir insan topluluğu olarak görüyorum. Filmin katmanlarından biri de iklim krizi. En temelde benim son yıllarda üzerine çok düşündüğüm bizlerin insanlık olarak doğaya ve onun varlıklarına nasıl davrandığımızla ilgili bir katman mutlaka var. Doğa bir karakter aslında filmde. 4 hafta karın bitmeyeceği bir mekâna ihtiyacımız vardı. O karı bulabilmek için çok yüksek bir dağ köyüne gittik. -20, -30 derecelerde çekim yaptık. Otelden çıkamadığımız zamanlar, köye ulaşamadığımız zamanlar oldu. Ama finalde de bize bu görüntüleri hediye etmiş oldu doğa,” dedi.
Özcan Alper, ölmek üzere olan annesine veda etmek için kasabasına döndüğünde 7 yıl önce parçası olduğu bir linç olayı ile bir kez daha yüzleşen İshak’ın suçluluk duygusu ile mücadelesini anlattığı “Karanlık Gece” filminin gösterimi sonrasında, filmin yapımcısı Soner Alper ve oyuncularından Ozan Çelik ile birlikte izleyicilerle buluştu. Özcan Alper, “Hafıza, özellikle toplumsal hafıza meselesi diğer filmlerimde de dert ettiğim bir şey. Burada biraz daha diğerlerinden farklı olarak hikâyenin anlattığı mesele; bu coğrafyadaki kötülük meselesine bakma ihtiyacından kaynaklı olarak mağdurun tarafından değil de öbür taraftan bakmak istedim. Bu hikâyenin de aslında ilk ortaya çıkışı pek çok gerçek hikâyeden yine ister istemez besleniyor. Esas dert, tekil bütün olaylardan ziyade diğer 3 filmimde de olduğu gibi aslında Türkiye’nin 100 yılını kendimce görmeye, anlatmaya, bakmaya çalışıyorum. Türkiye toplumundaki, toplumun bütün kesimlerine sirayet etmiş ırkçılık, ulusalcılık ya da ne diyeceksek milliyetçilik meselesinin nasıl oluyor da toplumu bu kadar ele geçirdiğiyle ilgili, biraz bunlara dair tabii. Her filmim öyle zaten, biz de Murat’la beraber bu mesele üzerine biraz kafa patlatmaya, felsefi olarak düşünmeye başladık,” dedi.
Festival ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu işbirliğiyle Zeynep Ünalmoderatörlüğünde gerçekleşen “Avrupalı Kimdir? Farklılıklarla Bir Araya Gelmek” başlıklı panelde Türkiye-Almanya Film Festivali Başkanı Adil Kaya, gazeteci-yazar Burcu Karakaş, İletişim Sosyoloğu-akademisyen Çiler Dursun ve gazeteci-yazar Murat Yetkin geçmişten günümüze Avrupalı olmak, göçmenlik, çok kültürlülük, Avrupalı olmanın günümüzdeki algısı gibi konuları tartıştılar.
Elif Ergezen’in “Çocuklarla Stop Motion Atölyesi” ise minik sinemaseverlerin ilgisiyle gerçekleşti.
Biket İlhan, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecinde Türk tıbbının modernleşmesine ve kadınların hayatına birçok şekilde katkıda bulunan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Doktor Besim Ömer (Akalın) Paşa’nın hayatını ve çalışmalarını anlattığı belgeseli “Bir Hekimin Anıları” gösterimi sonrasında senaristi Aydan Gündüz ile birlikte izleyicilerin sorularını yanıtladı. Biket İlhan, “Besim Ömer Paşa birçoklarının bilmediği, bazı doktorlarımızın dahi bilmediği ya da unutulduğu bir kişi. Ben yakın tarihimizde bazı olaylar ve değerli kişilerin araştırmalarını çok seviyorum, bilenler için tekrar hatırlatmak bilmeyenler özellikle de yeni nesil için tanıtmak istiyorum. Daha önceki belgeselim Hanımlar Merkezi’nde rastlamıştık Besim Ömer Paşa’ya. Üzerine de Pandemi gelince, çok denk düştü. Doktorlarımızın gösterdiği çabalar beni çok etkiledi. Onlara da bir selam olsun istedim. Besim Ömer Paşa’nın yaşamını belgesel yapmak böyle doğdu,” dedi.
Özel Gösterimler bölümünde yer alan, Anadolu’da bin yıldır konar göçer kültürünü devam ettiren Sarıkeçili yörüklerinin yaşamını konu alan “Turna Misali” filminin ardından yönetmenİffet Eren Danışman Boz, yapımcı Eyüp Boz ve başrol oyuncusu Sennur Nogaylar’ın katılımıyla bir söyleşi gerçekleşti. İffet Eren Danışman Boz, 12 yıl önce Sarıkeçeliler Yörükleri ile ilgili belgesel çekimi sırasında onlarla birlikte göç eden Eyüp Boz’un, belgeseldeki Yörüklerin muhteşem dünyaları ve felsefeleri ile ilgili bir drama filmi yapılması gerektiğini söylemesi üzerine harekete geçtiklerini söylerken Eyüp Boz, Türkiye’de kaybolmak üzere olan bir kültürü yansıtmak istediklerini, senaryoyu yazarken en çok düşündüğünün o develerle göç resminin kaybolmaması olduğunu belirtti.
Ulusal Uzun Yarışma filmlerinden; İsmet Kurtuluş ve Kaan Arıcı’nın “LCV (Lütfen Cevap Veriniz)” ve Emin Alper’in “Kurak Günler”; Marie Kreutzer’in Korsaj / Corsage; David Ondricek imzalı Zátopek; Peter Kerekes yönetmenliğindeki 107 Anne / 107 Mothers; Jerzy Skolimowski imzalı Aİ / EO; Shawkat Amin Korki’nin Sınav / The Exam; Kwon Min-pyo ve Han-Sol Seo yönetmenliğindeki bir ilk film olan Kısa Tatil / Short Vacationgünün izleyicilerle buluşan ve ilgi gören yapımlarıydı.
Festivalde Bugün (10 Kasım)
Festivalin son film gösterim gününde Ulusal Uzun Film Yarışması’nda yer alan Selcen Ergun’un “Kar ve Ayı” ile Özcan Alper’in “Karanlık Gece” filmleri ikinci kez Ankaralı izleyiciyle buluşacak.
Bu yıl kaybettiğimiz değerli sinema tarihçisi Agah Özgüç anısına Handan Kümbetlioğlu’nun yönetmenliğindeki “Agah Özgüç Anısına: Perdede Işık İzi” adlı belgeselin gösterimi sinema yazarı Olkan Özyurt’un sunumuyla gerçekleşecek.
Özel Gösterimler bölümü filmlerinden Tareq Daoud imzalı “Yaban”ın da izleyiciyle buluşacağı festivalde günün diğer filmleri ise; Jean-Luc Godard anısına gösterilecek Çılgın Pierrot / Pierrot le Fou; Viesturs Kairiss’in 2022 Tribeca Film Festivali En İyi Uluslararası Film Ödülü’nü kazanan filmi Ocak / January; prömiyerini yaptığı 2022 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde aday olan Hlynur Palmason imzalı Tanrı’nın Unuttuğu Yer / Godland; Peter Kerekes yönetmenliğindeki 2021 Venedik Film Festivali Yeni Ufuklar En İyi Senaryo ödülü sahibi 107 Anne / 107 Mothers; Joon-ik Leeyönetmenliğindeki Balık Kitabı / The Book of Fish; Peter Bergendy’nin yönetmenliğindeki Macaristan’ın Oscar adayı olan Post Mortem; Matti Geschonneck’nin yönetmenliğindeki Wannsee Konferansı / The Conference; Natalia Sinelnikova’nın 2022 Tribeca Film Festivali En İyi Sinematografi Uluslararası Anlatı Ödülü sahibi Biz de Ölmüş Olabilirdik / We Might as well Be Dead olacak.