Ankara Film Festivali’nde İkinci Gün

Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen 33. Ankara Film Festivali tüm hızıyla devam ediyor. Festivalde dün, Ulusal Belgesel ve Kısa Film yarışmalarının gösterimleri sona ererken, Ulusal Uzun Film Yarışması heyecanı başladı!

Festivalde gün, minik sinemaseverlerin katılımıyla sinema yazarı Burak Göral’ın gerçekleştirdiği“Çocukla Sinema” atölyesi ile başladı. Ulusal Uzun Film Yarışması’nda bugün ilk filmler izleyiciyle buluştu. İzleyiciyle buluşan ilk yapım; Gizem Kızıl imzalı “Bana Karanlığını Anlat”oldu. Gösterimi yönetmen Gizem Kızıl, oyuncu Gizem Güçlü, yapımcı Bulut Reyhanoğlu’nun katılımıyla gerçekleşen film, kocasının geçirdiği kalp krizi sonucu vefatının ardından bir kadının hem kendisiyle hem geçmişiyle hem de eşinin ailesiyle hesaplaşmasını anlatıyor. Film sonrası gerçekleşen söyleşide Gizem Kızıl, “Kendi hayatımdan ve etrafımdaki insanların hayatından olan şeylerden yola çıkarak bir hikâye yazmaya başlamıştım. Kendimle ilgili yaşadığım bir yüzleşmeyi monolog halinde yazmaya başlamıştım. Senaryo olması üzerine yola çıkmamıştım. O monologlar birleşerek aslında filme dönüştü, büyük bir kısmı gerçek ve yaşanmış bir kısmı da kurmaca tabii ki. Film aslında diyalog üzerine kurulu, aksiyon üzerine değil. Hatta standart senaryo matematiğine de çok uymaz. Sadece anlatmak istediğim şeyi anlatmak üzerine kurulu. Filmde de elimden geldiğince tek mekânı sıkmayacak şekilde kullanmaya çalıştım,” dedi.

Ulusal Uzun Film Yarışması’nda izleyiciyle buluşan bir diğer film ise; Ümran Safter’in yönettiği “Kabahat” oldu. 13 yaşındaki Reyhan’ın babaannesinin köyünde geçirdiği bir yaz tatilinde yaşadıklarına odaklanan filmin söyleşisine yönetmen Ümran Safter, yapımcı Suraj Sharma, oyuncular Mina Demirtaş, Ece Demirtürk, Işıl Acaray, Berivan Edebali, Kayra Kalaycı, Nisa Büyükpolat, Mine Demirtaş, görüntü yönetmeni Bertan Özer, ışık ekibindenİlyada Erkuş katıldı. Ümran Safter filme dair Türkiye’de genel olarak baktığımızda regl meselesi çok büyük bir tabu. Sadece taşrada değil, büyük kentlerde de öyle. Filmde gördüğünüz köy bizim köyümüz, hala bunun konuşulduğuna tanık oldum, kadınlar arasında tabular, gelin-kayınvalide ilişkisi ve kayınvalidelerin gelinleri ve torunları üzerindeki baskısı, konuşulmayan bir sürü şey ve bir sürü tabu… Böyle bir hikâye yazabilir miyim diye, düşündüm. Kendi çocukluğumdan da esintiler var, köydeki diğer kadınların hikâyeleri ve tanıklıkları var. Yaklaşık iki yıl önce kısa film olarak yazmaya başladım ama sonrasında yapımcım Suraj ile üzerinde konuştuk ve uzun metraj film senaryosu olarak devam ettik,” dedi.

Ulusal Belgesel Yarışması’nda Deniz Telek’in karantina dönemini geçirdiği köyünde, bebekken hayatını kaybeden ablasının izini sürdüğü kişisel belgeseli “Suyu Bulandıran Kız”ve Berna Gençalp’in ressam Mihri’nin 19. yüzyılın sonunda, Osmanlı İstanbul’unda başlayıp Roma, Paris ve New York’a uzanan hayatını anlattığı “Kim Mihri”nin gösterimi gerçekleşti. Filmin animasyon yönetmeni Berat İlk ve oyuncusu Ece Dizdar’ın da katıldığı gösterim sonrasında yönetmen Berna Gençalp izleyicilerin sorularını yanıtladı. Berna Gençalp, “2012 yıllarında Mihri’den haberim oldu, bunu projelendirmek ve projenin finans kaynaklarını yaratabilmek oldukça uzun sürdü. 2016’dan itibaren destek bulmaya başladık, araya da pandemi girdiği için filmi şimdi izleyicilerle paylaşabiliyoruz, çok mutluyuz, burada olduğunuz için çok teşekkürler,” dedi.

Ankara’nın mütevazı semtlerindeki içkisiz düğün salonlarında çalışan düğün şarkıcısı Hülya’nın, gündüz ayrı gece farklı devam eden yaşam mücadelesini anlatan “Kuru Pasta Gazoz” adlı belgeselin söyleşisinde yönetmen Pelin Asal ve yapımcı Cafer Şanal izleyicilerle bir araya geldi. Yapımcı Cafer Şanal, çocukluğunda gittiği düğünlerde şarkı söyleyen kişilerden yola çıkarak belgesel fikrinin ortaya çıktığını söyledi. Filmin ana karakteri Hülya’ya teşekkür ederek sözlerine başlayan yönetmen Pelin Asal, bu belgeselin aslında bir dizi olduğunu, her bölümde düğünlerde farklı görevlerle bulunan bir kişinin hayatına odaklanıldığını, çektiklerini ve hepsini bir araya getirmeyi düşündüklerini söyledi. 

Ulusal Belgesel Film Yarışması kapsamında gösterilen son film Mahmut Fazıl Coşkun’un yönettiği “Crossroads” oldu. Türk Çağdaş sanatının temsilcilerinden Seçkin Pirim, Gülay Semercioğlu, Candaş Şişman ve Sinan Logie’yi bir araya getiren belgesel, sanatçıların özgün estetik dünyalarını ve sanat yolculuklarını, gündelik hayatları ve şehirle kurdukları ilişki üzerinden anlatıyor. Filmin yapımcısı Bulut Reyhanoğlu, gösterim sonrası belgesele dair merak edilenleri yanıtladı. Reyhanoğlu, “Arkadaşım Vanessa Medini sanatçı atölyeleriyazılarından bir kitap yapmayı düşünüyordu, ben de ‘gel bunu bir belgesel yapalım ama öyle bir şey yapalım ki gidip konuşturmayalım, onların dünyalarına girelim,’ dedim. Bu hayalle yola çıktık. Beni en iyi anlayacak kişi Mahmut Fazıl Coşkun’du, uzun yıllardır birlikte çalışıyoruz. Benim güvenip hayalimi emanet ettiğim çok arkadaşım var, görüntü yönetmenimiz, müziklerimiz, kurgucumuz… 6 ay kurgudan çıkamadık. Müzikleri tek tek, nota nota dinleyerek her karenin üzerine oturttum. Çünkü biz 4 sanatçıyı konuk etik ve onların karşısına farklı bir şekilde çıkmak istedik. Onlara saygımız vardı ve onları da yanıltmak istemedik,” dedi.

Ulusal Kısa Film Yarışması’nda yer alan Emre Sefer’in “Babamın Öldüğü Gün”, Kasım Ördek’in “Birlikte, Yalnız”, Yağmur Mısırlıoğlu’nun “Bugün Değil”, F. Nur Özkaya’nın “Ev Diye Bir Şey Yok”, Zahid Çetinkaya’nın “Fraktal: Para Adam”, Alkım Özmen’in “Gece Babamızı Ararken”, Ercan Selim Öngöz’ün “İnsan Ne Zaman Ölür”, Benhür Bolhava’nın “Koyun”, Oğuzhan Kaya’nın “Megalopolis”, Tanju Özdemir’in “Niyetler” ve Alican Durbaş’ın “Uzak Ayna” filmleri gösterimi sonrasında da yönetmenlerin katılımıyla söyleşiler gerçekleşti.

Bee Thiam Tan, ikinci uzun metraj filmi Tiong Bahru Sosyal Kulübü / Tiong Bahru Social Club ile Büyülü Fener Kızılay Sineması’nda izleyicilerle buluştu. Tiong Bahru Sosyal Kulübüdünyanın en mutlu mahallesini yaratmak için oluşturulan Tiong Bahru Sosyal Kulübü aracılığıyla komik bir yolculuğa çıkan Ah Bee’yi odağına alıyor. Prömiyerini Busan Uluslararası Film Festivali’nde yapan, Singapur Uluslararası Film Festivali’nin açılış filmi olarak seçilen film, Ah Bee’nin mahalle sakinleriyle karşılaştıkça yaşadıklarını anlatıyor. Gösterim sonrası izleyicilerle buluşan yönetmen Bee Thiam Tan, “Ben tam zamanlı bir eğitmen yarı zamanlı bir filmciyim. Bu aslında benim öğrencilerim için de yapmış olduğum bir film. Biz eğitim hayatımızın ilk 10 yılında andımızı söylüyoruz Singapur’da ve mutlu, refah içinde ve ulusal kalkınmaya and içiyoruz. Ancak eğitim sistemimizde bize mutlu olmayı değil, başarılı olmayı öğretiyorlar. Son yıllarda yapılan bir ankette Singapur’un aslında en az mutlu ya da mutluluğunu en az gösteren millet olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla bu filmde de belki bunu anlayabiliriz. İsyan etmek anlamında değil ama belki daha iyi yapabileceğimiz şeyler vardır. Belki hatalarımızı da kabullenip, onları kutlayacağımızı düşünerek çekmeye çalıştım bu filmi. Geçmişin geleceği hayal ettiği bir film yapmaya ve bunu yansıtmaya çalıştım ve filmde hiçbir şekilde telefonların, arabaların görünmeyeceği, teknolojinin olmayacağı bir film yapalım ki insanlar izlediklerinde 2015’te mi geçiyor 1950’lerde mi geçiyor anlayamasın, zamansız bir film olsun istedim,” dedi

Peter Bergendy’nin yönetmenliğindeki Macaristan’ın Oscar adayı olan Post Mortem”;Shawkat Amin Korki’nin Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Film kategorisinde Kristal Küre için yarışan filmi Sınav / The Exam; Kwon Min-pyo ve Han-Sol Seoyönetmenliğindeki bir ilk film olan Kısa Tatil / Short Vacation; Bridgette Boulliot ile Oan Kim’in yönettikleri Su Damlaları Boyayan Adam / The Man Who Paimts Water Drops;Hlynur Palmason imzalı Tanrı’nın Unuttuğu Yer / Godland, Letonyalı yönetmen, animasyon sanatçısı ve yazar Signe Baumane’nin yeni filmi Evlilik Hayatım / My Love Affair with Marriage ve Fransız yönetmen, senarist ve oyuncu Jacques Tati’nin Dayım / My Uncle adlı klasik filmi bugün izleyiciyle buluşan yapımlardandı.

 

Festivalde Bugün (6 Kasım Pazar)

Festivalde bugün Ulusal Uzun Film Yarışması kapsamında Ziya Demirel imzalı “Ela ile Hilmi ve Ali”, Maryna Er Gorbach’ın yönettiği “Klondike” ve Ali Kemal Güven’in yönetmenliğindeki “Çilingir Sofrası” yönetmen ve film ekiplerinin katılımıyla Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluşacak.

Festivalin heyecanla beklenen konuklarından günümüzün usta animasyon sinemacılarından Signe Baumane ilk uzun metraj filmi Cebimdeki Taşlar / Rocks In My Pockets ve kısa filmlerinden oluşan retrospektif gösterimlerinin ardından sinemaseverlerle buluşacak, soruları yanıtlamak üzere Büyülü Fenler Kızılay Sineması’nda olacak.

Özel Gösterimler bölümü filmlerinden Hasari Serhat Çelik’in yönettiği “Karanfil Meydanı” ve İrem Aydın imzalı “Moğollar” belgeselleri gösterilecek. Sinema yazarı Burak Göral “Çocukla Sinema” atölyesinde minik sinemaseverlerle buluşacak. 

Gizim Kızıl’ın yönettiği “Bana Karanlığını Anlat” ve Ümran Safter imzalı “Kabahat” filmlerinin ikinci gösterimleriyle izleyiciyle buluşacağı festivalde, usta yönetmen Pasolini anısına “Medea” filmi, Jacques Tati anısına Bay Hulot’nun Tatili / Mr.Hulot’s Holiday, Viesturs Kairiss’in 2022 Tribeca Film Festivali En İyi Uluslararası Film Ödülü’nü kazanan filmiOcak / JanuaryMatti Geschonneck’nin yönettiği Wansee Konferansı / The Conference ve Ali Abbasi’nin filmin başrolünde yer alan Zar Amir-Ebrahimi’ye, 2022 Cannes Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü kazandıran filmi Kutsal Örümcek / Holy Spidergünün izleyiciyle buluşacak diğer yapımları.

Ağustos 2010’da yayın hayatına başlayan aylık sinema dergisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir