Bilgi çağı insanlarının teknolojik nimetlerden (veya külfetlerden) kaçmak gibi bir lüksü olmuyor çoğu kez. Bu irtibat, çeşitli nedenlerle şekilleniyor olmakla birlikte biyolojik temelli ilkel dürtülerin harekete geçirdiği etkileşim alanı ise bir kara kutu. Kendimize zaman zaman yaptığımız itiraflar akıldan uçabiliyor olsa da, cebimizdeki kara kutu olan telefonlarımız her anımıza anbean tanıklık ediyor. İtalyan filmi “Perfetti Sconosciuti” 2016 yılında kendi ülkesinde vizyona girer girmez izleyicinin muazzam ilgisi ile karşılaştı. Çocukluk arkadaşlarının bir araya geldiği akşam yemeğinde herkes cep telefonlarını masanın üzerine koyar ve o an gelen tüm aramalar ve bildirimler herkesin tanıklığına açılır. Karakutulardan yükselen sesler ise korkunç sırları beraberinde getirir. Serra Yılmaz’ın yönettiği, Necati Akpınar ile Ferzan Özpetek’in yapımcısı olduğu ve “Perfetti Sconosciuti” filminin uyarlaması olan “Cebimdeki Yabancı” eğlence ile başlayan atmosferini gerilimli bir yolda ilerletiyor.
Pekçoğumuzun sosyal yaşamda maskeler eşliğinde kendimizi ifade ettiğimizi biliyor olsak da, Cebimdeki Yabancı filminin etkileyici kurgusu izleyiciyi kısa sürede etkisi altına alıyor. Ayıplamanın son derece kolay oluşu ve bu alanda karakterlerin üstün performansı ile eşzamanlı olarak, kınanmalar karşısında aynı ortamda ani olarak değişen ruh hali yansımaları yer yer rutine bağlasa da kısa süreli dönüşümlerin tasviri oldukça başarılı. Erişimin ve etkileşimin (form değişikliğini bir kenara koyarak) günden güne kolaylaşması ile birlikte bir takım tutkularımızı ve arzularımızı dizginleme ihtiyacı baş gösteriyor. Karanlık köşeler için bir aracı haline gelebilen cep telefonlarımızın bu tehlikeli sırdaşlığının neden olabileceği parçalanmışlığın en ileri seviyeleri film öyküsüne ustalıkla yedirilmiş. Maskelerin ardındaki gerçek yüzlerin samimiyet testi karşısındaki paniklemeleri ve refleksiv savunma şekilleri yer yer her karakterin benzer tekrarları ile sıralansa da orijinal filmin gerilimi yüksek aurası fazlasıyla sirayet etmiş.
Sırdaşlık için de bir fasıl açan film, ne kadar derinlere inilirse inilsin her insanın kuytu köşelerde kalan ve bazen kendisine de itiraf edemediği gizemli odalarının bulunduğuna da vurgu yapıyor. Kimi zaman kendimizi dahi kandırmaya çalışıyor olmamıza rağmen (biyolojik olmasa da) dış ortam ile etkileşim kurabilen teknolojik cihazlarımız kendimizi ifade ederkenki düşük ölçekli içtenliğimizi, aslında var olan ve kısım kısım acımasız olan gerçeklerimizle yüzleştirebiliyorlar. Zamandan ve mekandan ari bir yüzleşmedir bu. Fakat (bilinçli bir tercih midir bilinmez) ortamda kısa süreli olarak beliren liseli ergen karakterin, diğerlerine göre fazlaca samimi duruşun, hayatın ilerlemesi ile birlikte kaybolan samimiyeti ve bu kaybın, geçmişi hor gören bir tutum ile beraber yürüdüğünü yansıtıyor oluşunu gözlemlemek de mümkün. Tüm bu olup bitenler ile birlikte Ay tutulmasının başlangıcı, devamı ve bitişi arasındaki ahengin varlığına da dikkat çekmek gerek.
Oyuncular Belçim Bilgin, Serkan Altunorak, Şükrü Özyıldız, Buğra Gülsoy, Leyla Lydia Tuğutlu ve Şebnem Bozoklu kendi dengeleri içerisinde eşit orandaki görev dağılımları ile bütünün önemli bir parçasını oluşturuyor olsalar da sofranın yalnız adamı Çağlar Çorumlu’nun üstlendiği karakter ayrı bir konumlamaya sahip. Hüznü ve mizahı başarı ile şekillendiren oyuncunun keskin virajlara olan uyumu neredeyse her karede belli ediyor kendisini. Bununla birlikte bir uyarlama olmanın doğal dezavantajlarından tamamıyla kaçamıyor yönetmen Serra Yılmaz. Oyuncuların performanslarından bağımsız bir ortam tasviri, yerellikten uzak bir izlenim veriyor. Gerilimli tansiyonun etkileyiciliği dahi eritemiyor bu sakil durumu.
Bir uyarlama olsa da, kendi özgün çizgisini çekme gayretleri de gözlenebilen Cebimdeki Yabancı, genel akış içerisinde keşke olmasa dedirten bazı acemice tekrarlara rağmen Serra Yılmaz’ın ilk yönetmenlik deneyimi olarak fazlasıyla gerilim yüklü bir film.