Geçmiş, bir daha elde edilemeyecek olan hüviyetinden ötürü gün geçtikçe daha da gizemli ve arzulanan bir hal alır. Böylesine bir atmosfere, Muğla’nın her daim cezbedici dekoru ve en samimi hallerine tanıklık ettiğimiz insanları da dahil olunca, “İftarlık Gazoz” filminin zaman-mekan kurgusu da tamamlanmış olur. Türkiye’nin 70’li yıllarında başlayan filmde karnesini alan Adem (Berat Efe Parlar), gazozcu Cibar Kemal’in (Cem Yılmaz) çırağı olur. Bir yandan ticaretin altın kurallarını öğrenirken, öte yanda, henüz başlayan Ramazan ayında büyüklerini kendine örnek alıp oruç tutmaya başlar. Hayatının sonuna kadar devam edecek olan imtihan süreci de böylelikle başlamış olur.
Kasaba yaşantısının içtenliğine dair örneklerle başlayan film, ağırlıklı olarak dönem güzellemesi şeklinde devam ediyor. Yazlık sinemalar, cana yakın esnaf ilişkileri, mutlu insanlar gibi öğeler sıklıkla yer alıyor haliyle. Hoşgörü kavramı ise tüm bu öğelerin kilit taşı mahiyetinde. Ramazan ayında oruç tutan insanlara saygı göstermek için dükkanın camını gazete ile kapatacak kadar hassasiyet sahibi bir esnaf olan Cibar Kemal’in serzenişleriyle yansıtılan ve toplumun yurtdışı menşeli ürünlere hızlı adaptasyon olma konusundaki kabiliyetini de es geçmemek gerekir doğrusu. İçi dışı bir Cibar Kemal’in, çırağı Adem’le olan sempatik birlikteliklerinin önemi ve izleyici üzerinde oluşturacağı etki, finale doğru parça tesiri yapacaktır filmde.
Konu 70’ler olunca sağ-sol olaylarının unutulması mümkün değil elbet. Filmde, her iki tarafın karakterlerine yüklenen kişilik yapılarına bakıldığında sempatik olanla olmayan, baskın bir şekilde kendini belli ediyor. Dev-Genç üyesi Hasan’ın (Yılmaz Bayraktar), babasının tütün tarlasında çalışan işçilerle sürdürdüğü hoşgörülü ve hakkaniyet dolu ilişki, ibadetlere dair öne sürdüğü amelsiz görüşlerle fazlaca yara alıyor. Bu da aslında, toplumun en ezilen kısmı olan işçilerle duygusal bir bağ kurulması gerekirken, geniş kitlelerle kalplerini kazanamama konusuna açıklık getiriyor bir bakıma. Kemal’in işçilerle paylaştığı görüşleri, sadece ekonomik düzeyde yerli kalırken, gelenek-görenek bağlamında istihzai bir hal alıyor. Yönetmenin yaptığı bu vurgular, dönemin toplum ve siyaset ilişkisi bakımından ütopik algılarla mevcut durumun uyuşmazlığını etkili bir şekilde sergiliyor.
Filmin finaline dair bilgi vermek, büyüyü bozmak anlamına geliyor ne yazık ki. Dolayısıyla sert geçişlerle dolu bir sürecin değerlendirmesini yapmak izleyicinin takdirine bırakılmalı. Bu hususta sadece politik kararsızlığı gündeme getirmek uygun olabilir. Özellikle Adem’in farklı dönemlerinde tattığı açlık duygusu, kararsız bir düzlemle karşı karşıya kalıyor.
Cem Yılmaz, Sadri Alışık tadındaki mizah ve hüzün taşıyabilme kabiliyetine sıklıkla tanıklık ettiğimiz filmle birlikte oyunculuk kariyeri için oluşan alışılageldik algıları kıracak bir sürece girme fırsatı yakalamış olabilir. Kemal Sunal’ın “Propaganda” filmine kadar uzayan ikinci baharı, radikal bir tercihle başlatma olanağına da sahip. İzleyici bu duruma hazır mı? En muallak konu o elbette. Berat Efe Parlar, son dönemlerde TV dizilerinde popüler olan ve yaşının çok ötesinde diyaloglar yüklenen minik oyuncuların aksine doğal ve konumuna uygun mimikleriyle üstlendiği rolü başarıyla taşımış.
Filmin görüntü yönetimi iyi iş çıkarmış. Fakat sık müzik kullanımı alışkanlığımızdan yine vazgeçemiyoruz. Müzikle ilerleyen diyaloglar, bir reklam filmi tadını alıyor kısa sürede. Ayrıca, Adem’in rüyasına giren animasyonların varlığı, filme olumlu bir katkıda bulunmuyor ne yazık ki.
Ege dekorlu bir dönem filmi olan İftarlık Gazoz, öncelikle popüler kadrosu ile ön plana çıkmış olsa da seyir zevkinin yüksekliğiyle izleyicisine duygunun her türünü yaşatacak cinsten bir film. Unutmadan, siz siz olun, yerli gazozdan vazgeçmeyin.