Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 52. Uluslararası Antalya Film Festivali, etkinlikleriyle geleceğin sinemacılarının hazırlanmasına da katkı sağlıyor. Bunlardan biri de Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde gerçekleştirilen “Sinemada Işığın Önemi” başlıklı söyleşi de bunlardan biriydi. Orion Işık ve Kamera’nın sahiplerinden, Türk sinemasına yıllar boyu ışık şefi olarak emek vermiş olan ‘ışıkların efendisi’ Hakkı Yazıcı, genç sinemacılarla tercübelerini paylaşıp onlara önemli tüyolar verdi.
“Işık şefi olarak görüntü yönetmenlerinin sağ koluyuz” diyen Yazıcı, işin genel tanımını ise şöyle yaptı:
“Gözün gördüğü her şey sizin için ekipman olabilir. Bu nedenle insanın, gözünü eğitmesi lazım. Çevrede birçok şey kullanılacak malzeme olabilir. Yeter ki senaryo iyi okunsun, anlaşılsın. Bizim derdimiz; senaryonun atmosferini yaşatabilmek. Bu nedenle ortama göre farklı ışıklandırmalar yapılmalı. Haberin ışığı, dramın ışığı, sit-com’un ışığı farklıdır. Türkiye’de genel olarak bir ışık kirliliği var. Normalde çevrede bir ahenk, bir geçiş olması lazım. Hollywood’a gittiğimde aslında her şeyin o kadar da zor olmadığını gördüm. Gerekli olan şeyler; zaman, imkan ve para. Zaman, çalışma saatleri açısından da önemli. Ben 12 saatten fazla çalışılmasını desteklemiyorum. Benin kendi rekorum 90 saat! Artık film çekerken 16 saatten sonra şalteri kapatıyorum”
Yazıcı, en son çalıştığı, Yüksel Aksu imzalı “İftarlık Gazoz” filmindeki ışık çalışmasından da örnek verdi:
“Çok fazla gün doğumu ve batımı sahneleri vardı. Farklı günlerde aynı sahneyi, aynı saatte, aynı yerde çekmek durumundaydık. Işık, sahne gereği aynı kalmak zorundaydı. Tütün kıran işçileri çektiğimiz sahnede sadece 100 tane eski gaz lambasıyla çekim yaptık; bildiğiniz, eski gaz lambalarıyla”
“En iyi ışık nasıl kurulur?” sorusuna ise Yazıcı, şöyle cevap verdi:
“Bana göre en iyi ışık, kontrol edilebilen ışıktır. Işık şefi olmaktan dolayı çok mutluyum. Yapıyor, üretebiliyor olmak çok keyifli. Birçok oyuncağım var. Hepsini çok seviyorum”