İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İZFAŞ, İZELMAN ve Kültürlerarası Sanat Derneği işbirliği ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlediği 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nde, dün 5 farklı mekânda 26 yapım izleyicilerle buluştu. Çiğdem Sezgin imzalı Suna ve Kaan Müjdeciyönetmenliğindeki Iguana Tokyo günün Ulusal Yarışma filmleriydi. Uluslararası Yarışma’da ise Lucie Kralovaimzalı Kapr Kodu / Kapr Code ve Marie-Castille Mention-Schaar yönetmenliğindeki Divertimento beyazperdedeydi.
Çiğdem Sezgin: “Yalnız ve yoksul bir kadın karakter üzerine bir film yapmaya karar vermiştim”
Çiğdem Sezgin’in Adana Altın Koza Film Festivali’nde Seyirci Ödülü’nü kazanan, 50’li yaşlarındaki yersiz yurtsuz bir kadının her şeye rağmen istediği şekilde yaşama ve var olma mücadelesini anlattığı filmi Suna izleyicilerle buluştu. Çiğdem Sezgin, filmin başrol oyuncularından Nurcan Eren ve yapımcı Betül Sezgin gösterim sonrası filme dair merak edilenleri yanıtladı. Çiğdem Sezgin filmin tamamen kurmaca bir öykü olduğunu söyleyerek “Yola çıkarken yalnız ve yoksul bir kadın karakter üzerine bir film yapmaya karar vermiştim. Sonra onu mutsuz etmek istedim. Onun başından kötü bir evlilik geçmesini tercih ettim. Böyle tatsız ve aşksız bir evlilik üzerinden anlatmak istedim kadını. Evlilik içi şiddete, tacize ve aşağılamaya odaklanmak istedim. Yoksulun itilip kakılmasının altını çizmek istedim. Ben bu senaryoyu yazarken de çekerken de bilgisayar başında da sette reji masasında da cinsiyetimi ortaya koymamaya gayret ettim. Kadına da erkeğe de eşit mesafeden bakmaya çalıştım,” dedi.
Nurcan Eren, Suna karakterinin yaratım sürecini şöyle anlattı: “Suna için bazı insanlardan yola çıktım. Bunlar içinde ben de annem de komşularımız da var. Eskiden tanıdığım, Çiğdem hocayla ortak tanıdığımız hepsinin hayatlarından bir parça. Onların aslında hangileri hangilerine ait ben görüyorum kendi yüzümde. Çiğdem çok özel bir konuya çok büyük bir hassasiyetle değinmiş. Oynarken de hissettim, izlerken de hissettim. Çok teşekkür ediyorum.”
Betül Sezgin filmi Pandemi döneminde çektiklerini söyleyerek başladığı sözlerine “Sokağa çıkma yasaklarının olduğu, her gün sette corona tahlillerinin yapıldığı, birkaç kişinin hastalanıp gelmediği… Kalınacak yer bile çok zor bulunmuştu otelde. 2020 yılının Kasım ayında çekildi. Hem değerli sanatçılarımız hem değerli ekibimiz çok büyük emek sarf etti. Güzel film yapmak için herkes çok uğraştı. Herkes çok profesyonel ama amatör ruhla çalışıldı. Semerelerini de görüyoruz,” diyerek devam etti.
Çiğdem Sezgin yeni projesinin de müjdesini verdi ve “Yeni projemde de yoksul bir erkeğin hikâyesini anlatacağım. Bu defa erkek karaktere odaklanacağım. Tutunamayan yoksul bir sanatçı müsveddesi diyebilirim ona rahatlıkla tırnak içinde. O da eşiyle birlikte kenti terk edip köye gidecek, yenilecek ve köye gidecek. Aynı zamanda kentten köye göç temalı olacak,” dedi.
Fırat Özeler: “Biz en başından itibaren bir Ömer Kavur filmi gibi Ömer Kavur belgeseli yapmak istedik”
Dünya prömiyerini 52. Rotterdam Uluslararası Film Festivali’nin restore edilmiş klasikler, film kültürü belgeselleri ve arşiv keşiflerine yer veren Cinema Regained programı kapsamında, Türkiye prömiyerini ise 42. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması’nda yapan Kavur dün Ömer Kavur’un doğum gününde izleyiciyle buluşan yapımlardandı. Festivalin Hayatın Ritmi bölümü filmlerinden Fırat Özeler imzalı, Ömer Kavur’a saygı duruşunda bulunan belgeselin seslendirmenliğini Cem Yılmaz, Funda Eryiğit ve Tilbe Saran yapıyor. Lisedeyken izlediği ilk film olmasa da sinemayla karşılaştığım dediği Gizli Yüz ile Ömer Kavur’la tanıştığını söyleyen yönetmen Fırat Özelerbelgeselin söyleşisinde, “Biz en başından itibaren bir Ömer Kavur filmi gibi Ömer Kavur belgeseli yapmak istedik. Ömer Kavur’un sinemasının bana ve genç kulak yönetmenlere açtığı yol zamanının çok ötesinde ve yenilikçi bir yol. Gizli Yüz olsun, Gece Yolculuğu olsun… Filmin biçimiyle, sinemayla oynayan ve hikâye anlatmanın yeni yollarını arayan filmler. Dolayısıyla ben konuşan kafalardan oluşan bir belgesel yapamazdım Ömer Kavur’u anmak için. O en basiti olurdu. Biz en başından beri onunla çalışmış oyuncular, setinde bulunmuş insanlardan ziyade onu daha gündelik ve kişisel hayatında tanıyan, aslında set ilişkisi ya da sinema camiası ilişkisi dışında bir ilişkisi olmuş insanlarla konuşmayı tercih ettik. Filmde izlediğiniz 3 kişi de aslında öyle. Biri kuzeni, biri sevgilisi biri de lise arkadaşı. Filmin belgesel tarafı olduğu gibi kişisel de bir film. Ömer Kavur’u benim nasıl gördüğümle alakalı bir film. Ama eğer ki Ömer Kavur filmi izlemeden izleyen izleyiciler varsa çok büyük bir heyecanla koşa koşa Anayurt Oteli’ni izleyeceklerdir,” dedi.
Filmin müziklerine imza atan Başar Ünder, müzikleri yaparken o dönemin filmlerine bakmanın kaçınılmaz olduğunu ve biraz eskitmeye çalışıp dönemin duygusunu vermeye çalıştıklarını söylerken, filmin yapımcısı Emir Melek, filmin yolda büyüyen bir proje olduğunu, senaryo geliştirme aşamasında olmasa da sonrasında sinema sektörü ve kültürel kurumlardan aldıkları fonlarla maddi kaynak sağladıklarını söyledi.
Eyüp Boz: “Göçün temsili de olsa kaybolmaması gerektiğini düşünüyorum”
Yarışma Dışı Özel Gösterim bölümü filmlerinden İffet Eren Danışman Boz’un yönetmenliğindeki Turna Misali gösterimi Elhamra Sahnesi’nde filmin senaristi, yapımcısı ve görüntü yönetmeni Eyüp Boz’un katılımıyla gerçekleşti. Gelenekleri ve modernleşme konusunda fikir ayrılıkları yaşayan Sarıkeçili Yörükleri’nden Aksak ailesini konu alan film sonrası gerçekleşen söyleşide Eyüp Boz, “2008 yılında Yüksel Aksu ile birlikte ‘Anadolu Son Göçerleri’ adında bir belgesel çekmiştik. Bu belgeselden yola çıkarak bu filmin hikâyesini yazdık. O belgeselde yörüklerle ilk defa tanışmıştık ve onlarla birlikte 2 ay göçtüm, 2 ay çadır kurdum. Eşime söyledim, Eren bir film çekmek istiyordu ama nasıl bir hikâye çekeceğine karar vermemişti. Ben de hadi bunu çekelim dedim ve uzun bir süre ikna etmeye çalıştım. Pandeminin başladığı dönemde çok düşük bir bütçeyle zor şartlar altında filmi çekmeye başladık. 9 Mart’ta motor dedik, 11 Mart’ta pandemi ilan edildi. Haziran ayındaki açılımda filmi bitirebildik. Filmde oyuncuların yanında gerçek yörükler de bulundu. Amacımız aslında gerçek bir göçü kayıt altına almaktı fakat pandemiden dolayı maalesef bunu gerçekleştiremedik. Benim bu filmi yapma amaçlarımdan biri de ‘Deveyle Göç’ resminin kaybolmaması, çünkü Türkiye’yi anlatan en güzel fotoğraflardan biri. Göçün temsili de olsa kaybolmaması gerektiğini düşünüyorum,” dedi.
Zuhal Olcay bu akşam festival kapsamında bir konser verecek
Festivalde bugün film gösterimleri, soru-cevap seansları ve söyleşilerin yanı sıra 2 özel etkinlik de gerçekleşecek. Festivalin Onur Ödülü’ne layık görülen aynı zamanda Ulusal Yarışma jüri başkanı Zuhal Olcay, Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde unutulmaz bir konsere imza atacak.
Bir diğer önemli etkinlik ise Cemal Ünlü ile Şarkılarla Mübadelenin 100. Yılı plak dinletisi olacak. Cemal Ünlü, 100. yılında bestecileri, şarkıcıları ve çalgıcılarıyla Mübadillerin Müziği ve Rembetiko’nun doğuşunu tamamı 78 devirli gramofon plaklara (taş plaklara) kaydedilmiş eserleri ve sanatçıları en eski örneklerden başlayarak sunacak.