Kadın Filmleri Festivali Hafta Sonunu Geride Bıraktı

26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde hafta sonu izleyicilerin yoğun ilgisiyle geçti. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü‘nün katkılarıyla Uçan Süpürge Vakfı tarafından düzenlenen festivalde gün usta yönetmenlerin filmleriyle başladı.

2022 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Annie Ernaux’nun yazıp anlattığı ve oğlu David Ernaux-Briot ile birlikte yönettiği Super-8 Yılları / The Super 8 Years, Margarethe von Trotta imzalı Ingeborg Bachmann – Çölün Kalbine Yolculuk / Ingeborg Bachmann – Journey Into The Desert ve Belmin Söylemez: Şehirde Kainâtı Aramak bölümü izleyicilerle buluştu.

Belmin Söylemez, kısa ve belgesel filmlerinden oluşan retrospektifinin gösteriminin ardından Goethe Enstitüsü’nde düzenlenen ustalık sınıfında sinemaseverlerle buluştu. Bu yıl Bilge Olgaç Ödülü’ne layık görülen Belmin Söylemez konuşmasına adına ödül aldığı ve kariyerinin başında iki yıl boyunca asistanlığını yaptığı Bilge Olgaç ile başladı ve “Kurguyu sevmemi ve tanımamı, bir filmin eksiklerini görmemi, bir film setinde neler olmalı ya da olmamalı öğrenmemi sağladı. İlk başta onunla çalışmak kurgu dersi gibiydi. 35mm ile çalışıyordu, sahneleri tek tek izleyerek tıpkı bir bulmaca parçaları gibi bir araya getiriyordu. 2 ay boyunca kurgunun bütün aşamalarını ve disiplinini gördüm. Bir film gramerine başlangıç gibiydi. Çok heyecan vericiydi. Dört filminde çalıştım. İlk set deneyimim de onunla oldu,” dedi. Kariyerine uluslararası haber ajanslarında kurgu ve yapım koordinatörlüğü, reklam sektöründe ve farklı yönetmenlerin filmlerinde yardımcı yönetmenlik sığdıran Belmin Söylemez ustalık sınıfında kronolojik olarak ilk kısa filmi Uyku Hali’nden son filmine kadar tüm filmlerinin üretim süreçlerini izleyicilerle paylaştı: “Filmlerimde hazırlık süreci çok önemsediğim bir şey, önce kafamda fikir oluşturuyorum ve o fikirle ilgili her yeri gezerek araştırma yapıyorum. Kurmacada da belgeselde de hazırlıklı olmak, çekim yapılacak yeri tanımak çok önemli,” dedi.

Filmlerinde üzerine kafa yorduğu, dert edindiği konular olan İstanbul, İstanbul’daki kentsel dönüşüm, toplumdaki değişimler, özellikle gençlerin yaşadığı çıkışsızlık, aidiyet, ekonomik zorluklar, işsizlik gibi çok tanıdık ögelerden beslendiğini ve her filminin bir diğerini beslediğini, ilham verdiği söyleyen usta yönetmen, “Genelde kafamdaki o fikirle oluşuyor görsellik. Her seferinde o filmin fikriyle görselliği bütünleştirmeye çalışıyorum. O düşündüğüm simge neyse, deniz veya yüzen çocuklar, bıyık ya da taksiler… Görsellik aslında bağ kursun istiyorum. Hem filmlerdeki karakterler arasında hem de aynı zamanda seyirciyle ve seyirciye de bir alan açsın, hayal gücünü de harekete geçirsin. Her görsellik hayal gücünde bir şeyi tetiklesin, onun peşindeyim galiba. Gündelik hayatta gözlemlemeyi de çok önemli buluyorum sinemayla uğraşan biri olarak. Yürümeyi de çok severim. Aynı yer de olabilir farklı farklı yerler de olabilir. Dışarıda oturmak, insanları gözlemlemek, konuşmaları dinlemek… Her an gözlem yapan bir insanım, şehirle bağımı negatif de olsa koparmadım,” dedi.

Belmin Söylemez ustalık sınıfında yeni projesinin de müjdesini verdi: “8 mm’ler üzerine kurulu. Bizim ailede babamın ve amcamın yıllarca çektiği 8 mm’ler var. Çoğunluğu 1950’lerin ve 60’ların İstanbul’u, bazıları da Ankara’sı. Onlardan bir belgesel yapmak istiyorum. Onları kurgulamak istiyorum.

Günün diğer paneli ise Kadınların Eğitim ve İstihdam Hakkı’ydı. Zeynep Özbatur Atakan moderatörlüğündeki panel Prof. Gülay Toksöz, Doç. Dr. Emel Memiş Parmaksız ve Prof. Dr. Reyhan Atasü Topçuoğlu’nun katılımıyla Goethe Enstitüsü’nde iki oturumda gerçekleşti. Prof. Gülay Toksöz, kadınlara yönelik ayrımcılık ve eşitsizliklerin küreselliği ve tarihler boyunca var olduğu üzerinden yaptığı konuşmasında cinsiyete dayalı iş bölümünün, kadın ve erkek arasında eğitim süre açığının geldiği noktanın, kadın emeğinin toplumların devamı açısından öneminin, kadınların görünmeyen ev içi emeğinin ve istihdamdaki eşitsizliğin altını çizerken Prof. Dr. Reyhan Atasü Topçuoğlu Kadın Emeği, Görünmezlik ve Sanat Emeği başlıklı bir konuşma yaptı. Topçuoğlu, yaşamsal enerjimizi kullanarak oluşan emeğin cinsiyetlenmesi ile görünmezliğine dikkat çekerek başladığı konuşmasında sanat alanına biraz geç ve oldukça güç giren kadınların, yerleşmiş ve oturmuş sanat dilleri içinde kendilerine yeni bir dil oluşturmanın zorluğu nedeniyle bunu aşma konusunda da yine görünmeyen bir emek harcadıklarını, anlattıkları hikâye ya da gösterilen performans için de emeğe hep bir bahane bulunduğuna dikkat çekti.

Doç. Dr. Emel Memiş Parmaksız ise konuşmasında zamanı nasıl kullandığımızın görünmeyen eşitsizlikleri ortaya çıkardığını, yapılan araştırmalarda ev işi ve aile bakımı konusunda hangi statüde olursa olsun her zaman kadının görünmeyen bu emeğe daha çok vakit harcadığını, özellikle küçük çocuklu ailelerde bu zamanın daha da arttığını, iş hayatında ücretler konusunda da yine kadınların dezavantajlı olarak devam ettiğini, eşit ücret hakkı için hukuki olarak mücadelenin önemini dünyadan örneklerle ve istatistiki bilgilerle açıkladı.

İkinci oturumda seyircilerin sorularının yanıtlandığı, Zeynep Özbatur Atakan’ın da yapımcı olarak tecrübelerini paylaştığı ve mücadele edip pes etmemek gerektiğinin altını çizdiği panel, Pınar Aydın’ın Ceket, İzel Yücel’in Dank, Elif Kübra Dadalı’nın Düğüm, Dilşad Demir’in Peki Bu Kadın Kim ve Melihat Ağgül’ün Balık Tutmak İstiyorum adlı filmlerinin de gösterimi ile sona erdi. Kadınların Eğitim ve İstihdam Hakkı başlıklı panel, kaçıranlar için bugün festivalin youtube kanalından izlenebilir.

Yedi yaşındaki kız çocuğu Sol’ün hem aile fertleri hem de doğayla ilişkisini dokunaklı bir şekilde anlatan Totem gösterimi sonrası Meksikalı yönetmen Lila Avilés izleyicilerin sorularını yanıtladı. Avilés filmine dair, “Kızım için, onun anıları için bir film yapmak istedim. Çünkü erken yaşta babasını kaybetti. Dolayısıyla aile ile ve arkadaşlarla oluşan bir kabile gibi bunu kurmak istedim. Kişisel bir hikâye evet ama fazlaca değiştirdim, etrafından oynadım ama hikâyenin tohumu filmin içinde. Bir yara açmıştı hepimize, bunu filme aktardım. Ben izleyiciyi üzülmeye ya da herhangi bir duyguya zorlamak istemedim. İzleyiciye bir yol açmak istiyorum ama oradan içeri itmek istemiyorum. Müzik de kullanmadık çünkü müzik bir büyü ve belli duyguları uyandırıyor izleyicide. Bu tür seçimlerle izleyiciyi belli bir duyguya yönlendirmek istemedim. Hoşlanmasanız bile filmle ilgili kendi duygunuzu bulmanızı isterim,” dedi.

Laura Poitras imzalı Hayatın Tüm Acıları ve Güzellikleri / All the Beauty and the Bloodshed; Laura Mora Ortega imzalı Dünyanın Kralları / The Kings of the World; oyuncu, senarist ve yönetmen Angela Schanelec imzalı Müzik / Music; Bask yönetmen Estibaliz Urresola Solaguren’in filmi 20.000 Arı Türü / 20,000 Species of Bees; Marusya Syroechkovskaya’nın belgeseli Ölü Bir Arkadaşı Kurtarmak / How To Save a Dead Friend günün izleyiciyle buluşan diğer filmleriydi.

Festivalde Bugün! (5 Haziran)

Festivalde gün 11.30’da Marusya Syroechkovskaya’nın 12 yıllık bir sürede çektiği, onlarca ödül sahibi belgeseli Ölü Bir Arkadaşı Kurtarmak / How To Save a Dead Friend ve bu yıl festivalin Onur Ödülü’nü alan usta oyuncu Tilbe Saran’ın başrolünde yer aldığı M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yönettikleri 2015 yapımı Çekmeceler filmlerinin gösterimiyle başlayacak

Maryam Touzani imzalı Fas’ın 2022 Oscar adayı olan, “aşk aşktır” cümlesini açık bir kalp, iyi yürekli karakterler ve çatışmanın yerine anlayış ile sevgiyi koyarak işleyen Mavi Kaftan / Blue Caftan ve Selcen Ergun’un yönettiği  Kar ve Ayı ikinci gösterimiyle 14.30 seansında izleyiciyle buluşacak. Ergun, film sonrası izleyicilerin sorularını yanıtlamak üzere salonda olacak.

16.30’da FIPRESCI Ödülü’ne aday filmlerin yer aldığı Her Biri Ayrı Renk bölümü filmlerinden Düet gösterilecek. Antrenörlerinin görevden alınması, yetersiz imkânlar ve Kovid-19 Pandemisi gölgesinde 2020 Olimpiyatları’na hazırlanan senkronize yüzme sporcuları Mısra ve Defne’nin öyküsünü anlatan film sonrası yönetmenler Ekin İlbağ ve İdil Akkuş izleyicilerin sorularını yanıtlayacak. 16.30 seansında gösterilecek bir diğer yapım ise yönetmen Marija Kavtaradze’nin 2022 Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması – Dramatik bölümü Yönetmen Ödülü’nü kazandığı, biri dansçı diğeri işaret dili tercümanı olan iki kişinin aşkına odaklanan Yavaş / Slow perdede olacak.

Meksikalı yönetmen Lila Avilés’in, 2022 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan küçük bir çocuğunun hem aile fertleri hem de doğayla ilişkisini dokunaklı bir şekilde anlattığı Totem’in ikinci gösterimi saat 19.00’da gerçekleşecek. Lila Avilés, gösterim sonrası filmine dair merak edilenleri yanıtlayacak. Aynı saatlerde diğer salonda ise prömiyerini yaptığı Locarno Film Festivali’nde Altın Leopar’a layık görülen Julia Murat imzalı 34. Madde / Rule 34 filmi izleyiciyle buluşacak.

2022 Cannes Eleştirmenler Haftası kapsamında dünya prömiyerini yapan, okuldan mecburi staj için bir çağrı merkezine gönderilen Sohee adlı bir lise öğrencisi üzerinden bir sistemin yozluğunu en tepeye uzanana kadar ele alan July Jung yönetmenliğindeki Sıradaki Kız / Next Sohee ve Nataša Urban’ın, CPH:DOX ödüllü heyecan verici belgeseli Güneş Tutulması / The Eclipse 21.30’da izleyiciyle buluşacak. Urban, yıllar sonra ardına bakmadan gittiği ülkesine geri döndüğü ve eski Yugoslavya’da işlenen savaş suçlarını ve soykırımı anlattığı film sonrasında söyleşi için salonda olacak.

Ağustos 2010’da yayın hayatına başlayan aylık sinema dergisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir