Hollywood’un işini en iyi yapan memur yönetmenlerinden, 2 Oscar ödüllü Ron Howard’ın kilit rollere Viggo Mortensen, Colin Farrell, Joel Edgerton ve Tom Bateman’i yerleştirdiği 147 dakikalık son filmi On Üç Yaşam / Thirteen Lives, 5 Ağustos 2022’de Amazon Prime Video aracılığıyla sinemaseverlerle buluştu.
23 Haziran 2018 tarihinde, Ban Chong, Tayland’dayız ve bir grup çocuğun futbol antrenmanını izliyoruz. Ne dediklerini anlamasak da heyecanlarını hissettiğimiz çocuklardaki yaşam enerjisi seyirci olarak bize de geçiyor. Aynı akşam, içlerinden birinin doğum günü olduğunu öğreniyoruz sonra ama önce yakınlardaki Tham Luang Mağarası’na bir gezinti düzenlemek istiyorlar.
Yemek yapacak babasına yardım etmek için erkenden kutlama alanına giden hariç on iki çocuk ve antrenörleri, girişinde uyuyan prenses Nang Non’un olduğu mağaraya girip, girişten 800 metre uzaktaki 3. odaya ulaştığında yağmur başlıyor. Normalde zaten temmuz ayında, yani Muson mevsimi başlayınca o mağarayı hep su basarmış ancak yağış erken geliyor ve mağara hızla su dolmaya başlıyor. Yaklaşık 4 saat sonra, doğum günü partisi için toplanan ebeveynler bir sorun olduğunu anlayıp mağaraya gidiyor ancak içeri giremiyor. 00:47’de yetkililer intikal ediyor, durumun ciddiyeti kavranıyor, bir günah keçisi hazır bulundurmak için tayin bekleyen vali operasyonun başına getiriliyor ve çalışmalar başlıyor. Düdenlere müdahale edip mağaraya daha fazla su girmesini engellemeye çalışan mühendis mi istersiniz, donanma askerleri mi. Çocuklar kurtulsun diye bütün mahsullerinin yok olmasını göze alan köylüler mi dersiniz, daha önce mağaraların haritasını çıkarmış gönüllüler mi. Hiçbiri yetmiyor ve beşinci gün İngiltere’de bir telefon çalıyor. Vali’ye iletişim kurması önerilen, derin mağara dalışı konusunda uzman iki adama ulaşılıyor: Viggo Mortensen’in hayat verdiği eski itfaiyeci, Avrupa’nın en iyi mağara dalgıcı olarak bilinen Rick Stanton ve Colin Farrell’ın canlandırdığı, bilgi teknolojileri uzmanı olmasına rağmen yine İngiltere’nin en iyi mağara dalgıçlarından biri kabul edilen John Volanthen.
On Üç Yaşam / Thirteen Lives, tamamen gerçek olaylara dayanıyor. İçinde çok az çatışma olması ne kadar gerçeği yansıtıyor bilmiyorum ama teknik detaylar, 2018’de yaşananlarla birebir örtüşüyor. Metreler, saatler, hayatta kalanlar ve ölenler… Elbette İngiliz dalgıçlarla Taylandlı donanma askerleri arasında ufak sürtüşmeler oluyor ya da hafif siyasi anlaşmazlıklar hissediliyor ama genel anlamda herkesin birlik olduğu ve kurtarılmayı bekleyen on üç insan için hiçbir karşılık beklenmeden çalıştığı resmediliyor. Ne haberciler numara çekiyor, ne aileler hırgür çıkarıyor, ne antrenörü suçlayan var, ne arzıendam eden din adamlarını, ne başarıdan kendine pay çıkarmaya çalışan siyasetçi modeli var ne de başka en ufak pürüzlü karakter… Herkes, aşırı iyi. Bölgedeki herkesin bu kadar iyi niyetli olmasına çok az ihtimal veriyorum ama diyelim ki öyle; bu durum senaryoda iç çatışma olmamasıyla sonuçlanmış. Çatışmasızlıktan kalan boşluğu doldurmak için senaristler tüm yaşananları detaylandırmış (3 saat 50 dakikada 1600 metre gidilebiliyor gibi bir sürü teknik bilgi veriliyor) ve belgesel gerçekliğiyle aktarmış. Bu da filmin süresinin fazlasıyla hissedilmesine neden olmuş. Senaryonun takdir ettiğim yanlarıysa şöyle: Çocukları uzun süre göstermiyor. Ne su baskını sırasında ne de hayatta kalma mücadelesi verirlerken. Bulunana kadar onları hep neşeli halleriyle hatırlıyoruz. Onuncu gün bulunduklarındaki ruh halleri inanılmaz. 6 saat 13 dakikada ulaşılabilen 2,5km mesafede; dua ve meditasyonla, yardımlaşarak hayatta kaldıklarının altı çiziliyor ve Tayland kültürünün Batı toplumlarından farkı hissettiriliyor. Yerel inançlar, bölge halkının inanışları atlanmıyor.
On yedi ülkeden beş binin üzerinde insanın katkıda bulunduğu kurtarma çalışmalarında gönüllülerin mağaradan yaklaşık 210 milyon litre su çekilmesine yardımcı oldukları aktarılıyor filmin sonunda. Kurtarma tamamlandıktan sonraki sekiz ay, mağara sular altında kalmaya devam etmiş yani son anda, bir mucizeymiş kurtarılmaları. Filmin çekimlerinin de herkes için zorlayıcı olduğuna şüphe yok. Ümit veren, anlatılmaya değer, duygusal, yaşamın kıymetini kutsayan bir film On Üç Yaşam / Thirteen Lives ve görülmeyi hak ediyor.