Her felaket sonrası insanlık adına ders alınmış olmasına dair bir umut doluyor. Büyük büyük cümleler kuruluyor. Daha beteri olmaz deniliyor ama oluyor. İki yıldır hayatımızda olan pandeminin ilk etkisi geçtikten sonrada aynı şeyler söylendi. Dile getirildi. Hayatın, yaşamın değerli olduğu söylendi. Bir anlık belki pembe gözlükler takıldı. Ama o sırada dünyanın bir başka yüzünde haksız ölümler, işgaller yaşanmaya devam ediyordu. Rusya’nın Ukrayna’ya sudan bir sebep ile saldırma kararıyla yeni bir savaş, çatışma kendini gösterdi. 21. yüzyıl insanları olarak siyasi kararlar söz konusu olduğunda hiçbir şeyin değişmediğini gördük. Rusya Ukrayna saldırısı gündemimize girdi, dikkatlerimiz oraya yöneldi. O sırada ise Berlin Film Festivali’nden Ekümenik Jüri tarafından “En İyi Film” ödülüne layık görülen Klondike filminin haberi geldi. Ukraynalı yönetmen Maryna Er Gorbach imzalı film; 2014 yılında Donbass bölgesinde gerçekleşen sivil bir yolcu uçağının düşürülmesinin etkilerini hamile Irka’nın yaşadıkları üzerinden anlatıyor. Yaşanan savaştan biz olayların alevlendiği andan itibaren haberdar olsak da bu sürecin 8 yıllık bir geçmişi olduğu gözler önüne seriliyor.
Festival yolculuğuna Sundance ile başlayıp Berlin ile devam eden Klondike, yaşanan süreci Irka’nın hamileliği, kocası Torik ile ilişkisi üzerinden anlatıyor. Ayrılıkçıların sınır bölgesine gelmesi, insanları tahliye etmesi sürecini Irka’nın evini, düzenini korumak adına verdiği mücadele üzerinden görüyoruz. Israrla ve büyük bir güç ile evini çocuğunun doğumuna hazırlamaya çalışıyor. Torik’i yapması gereken işler için yönlendiriyor. Onları kaçırmak için gelen kardeşi Yaryk’ten bomba yüzünden yıkılan duvarı inşa etmesini istiyor. Kendisi dışında yaşanan durumları, olayları kabul etmeyerek kendi sivil direnişini gerçekleştiriyor.
Yönetmen Maryna Gorbach Er anlattığı hikayede kadın olmanın zorluğunu onun direncinin gücü üzerinden anlatıyor. Ajite etmeden, hamile bir kadının yaşadığı ikilemleri gösteriyor. İnsanın kendi dışında gerçekleşen olaylara karşı takındığı tavır üzerinden bir durum portresi çiziyor. Bölgede yaşanan siyasi karışıklıkları Torik ve Yaryk arasındaki zıtlaşma üzerinden anlıyoruz. Ama ikisi aralarındaki düşünce farklılığını Irka’nın iyiliği için geride bırakıyor. Irka onlara yaşanan hengame arasında geride kalan aile olmayı hatırlatıyor. Kendi sıkışmışlığını, ne yapacağını bilmezliğini bırakıyor ve gücü eline alıyor. Bizleri ise Irka’nın yaklaşan hamileliği ve onun sıkışmışlığı ile kuşatıyor.
Kuşatıldığımız sıkışmışlıkta bizi Irka’nın evini toplama, temizleme, domates suyu yapması bir nebze hatırlatıyor. Kadın olmanın ortak noktası evini, düzenini korumak adına sahip olduğun içgüdünün olduğunu gösteriyor. Coğrafyanın, siyasi sosyal durumların ayırdığı yolları birleştiriyor. Aynı zamanda erkeklerin yapması gereken seçimlere dair de bir çerçeve sunuyor. Torik arada kaldığı iki taraf arasından bir şekilde sıyrılmaya çalışırken, Yaryk tarafını belli ederek ayrılıkçılara karşı direniş göstermenin doğru olacağını söylüyor. Hiç kimse Irka kadar aslında ne yapacağını bilmiyor. Askerler, ayrılıkçılarda da onlara söylenen emirler dışında ne yaptıklarını, neden yaptıklarını bilmiyor. Bilinmezlik içinde dünyaya gelmeye hazırlanan bir bebekte ironinin bir parçası oluyor.
Yönetmen Maryna Gorbach Er ve eşi aynı zamanda filmin yapımcısı yönetmen Mehmet Bahadır Er Ukrayna halkı için bağış topladıkları özel gösterimlerde düzenliyor.
Klondike İstanbul seyircisiyle 41. İstanbul Film Festivali’nde 14 Nisan Perşembe günü Ulusal Yarışma filmleri kapsamında buluşacak.