Türk Dizilerinin Fendi Sinemayı Yendi

Yunus Emre Enstitüsü tarafından düzenlenen ‘Yerinde Tarih Projesi’nin kapanış yemeğinde, yurt dışından gelen genç konuklara Türkiye Sineması ve Türk dizilerine yönelik düşüncelerini sordum. Cevaplar sinema sektörümüz açısından ibret vericiydi.

Türkiye’nin tarihi ve kültürel değerlerini uluslararası boyutta gündeme getiren ve bu alanda anlamlı çalışmalar yapan Yunus Emre Enstitüsü, Yerinde Tarih Projesi başlığıyla 7 ülkeden 22 genci Türkiye’de ağırladı. Misafir gençlere 15 gün boyunca Osmanlı ve Selçuklu başta olmak üzere pek çok tarihi ve kültürel mekanı gezdiren enstitü yetkilileri, buralarda bulunan yapılar ve tarihte yaşananla olaylarla ilgili bilgiler verdi. 15 gün boyunca Türkiye’de birçok ili gezen gençler, son olarak Şehir Üniversitesi Batı Kampüsü’nde Yunus Emre Enstitüsü tarafından verilen veda yemeğinde bir araya geldi.

Yunus Emre Enstitüsü Kurumsal İlişkiler Müdürü Ali Rıza Karabağ’ın daveti üzerine katıldığım veda yemeğinde öğrencilerin Türkiye’ye dair duygularını dinleme imkanım oldu. Polonya, Makedonya, Romanya, Kosova ve Ürdün’ün de yer aldığı ülkelerden gelen öğrenciler Türkiye’den oldukça etkilenmişler. Enstitünün oralardaki temsilciliklerde Türkçe eğitimi verdiği bu öğrencilerin çoğu Türkçeyi önemli ölçüde öğrenmiş. Hatta bazıları neredeyse anadili düzeyinde Türkçe konuşabiliyordu. Yemekte söz alarak Türkiye’de bulunmaktan ve Türkiye kültürünü tanımaktan duydukları sevinç ve heyecanı paylaşan öğrencilerim sempatik tavrı dikkat çekiciydi. Yer yer duygulanan öğrencilerin gidiyor olmaktan üzüntü duydukları da açıktı. Bir daha gelme temennileri ile konuşmalarını bitiren öğrencilere birer sertifika verdi.

Ben de fırsatı yakalamışken tanıştığım bazı öğrencilerle onların Türkiye sineması ve ülkelerinde gösterilen Türk dizileriyle ilgili düşüncelerini sordum. Verdikleri cevaplarda Türk dizi sektörünün oralarda geldiği noktayı görmek mümkündü. Kimi bazı dizi karakterleriyle kendini özdeşleştirecek kadar ilgiyle takip ederken, kimi de anne-babalarının Türk dizilerine gösterdiği alakayı paylaştı. Elbette ki Türk dizilerinin uyandırdığı ilgi bakımından kayda değer bir durumdu bu ancak Türkiye sinemasının yurt dışındaki insanların gündemine ne ölçüde dokunabildiğine dair pek de iç açıcı olmayan izlenimlerdi bunlar.

Yunus Emre Enstitüsü Başkan Yardımcısı Ebubekir Ceylan’la Yerinde Tarih Perojesi ve enstitünün sinema alanındaki çalışmaları üzerine kısa bir sohbet gerçekleştirdik. Hem Ceylan’ın anlattıkları, hem de genç konukların paylaştığı anekdotları Film Arası okurlarıyla paylaşmak istedim.

ebubekir_ceylanEEBUBEKİR CEYLAN: AMACIMIZ SEVGİ KÖPRÜLERİ KURMAK

Yunus Emre Enstitüsü olarak uluslararası organizasyon yapıyorsunuz, insanlarla iletişim kuruyorsunuz ve onlara kültür sanat konusunda değerlerimizi aktarıyorsunuz. Peki, Yerinde Tarih Projesi tam olarak neydi? Genel çalışmalarınız içerisinde bu projenin nasıl bir önemli var?
Yerinde Tarih Projesi’ne katılan arkadaşlarımız Polonya’dan Romanya’dan Ürdün’den Kosova’dan geldiler. Osmanlı tarihini Türk okullarında öğreniyorlar. Fakat biz istiyoruz ki bunları yerinde görsünler. Eskişehir, Bilecik, Söğüt, Bursa ve oradan da İznik, İzmit, Kocaeli ve fetih haftasında İstanbul’da da buluşuldu. Bir önceki projemizde de Çanakkale ve Gelibolu Savaşlarının 100. yılına denk getirmiştik.

Aynı öğrenciler mi gelmişti?
Hayır, farklı öğrencilerdi. Biz bunu aslında iki ayda bir yapmayı planlıyorduk. Tematik yapacağız mesela arkeoloji ile ilgili yapmayı planlıyoruz. Urfa Göbeklitepe’den başlayıp Yenikapı Marmara’yla bitecek arkeoloji temelli program olabilir ve aslında biz daha profesyonelleştirdikçe kredili siteme dönüştürme uygulaması düşünüyoruz. Gezerek öğrenme… 15 gün bu tarihi alanları gezip gördüğünde bunu üniversitesinde derse saydırma olsun istiyoruz. Dolayısıyla böyle bir projemiz var.

Peki, bu öğrencileri nasıl seçtiniz ve nasıl karar verdiniz, kaç tane öğrenci var?
Bizim dünyada 41 tane kültür merkezimiz var. Bu network sayesinde seçim yapmamız kolay zor değil.

İlan mı verdiniz, nasıl başvurdular, nasıl seçtiler?
İleride bunu ilanla yapacağız, web sayfası olacak ve kişiler direkt başvurabilecek. Şu an daha ziyade ya Türkçe okuyan ya da psikoloji okuyan iki ülke arasında köprü olabilecek potansiyele sahip gençler ya da meslek gruplarından arkadaşlar var. Bu proje ile amacımız köprüler kurmak. Yunus Emre’nin sevgi dilini kullanıp başka coğrafyalardaki gençlerle köprüler kurmak. Daha yakından ve doğru bir biçimde tanınmalarını sağlamak.

Kaç öğrenci geldi bu proje için?
Bu ikinci uygulamada yedi ülkeden 22 öğrenci geldi.

Sertifikalarını aldılar ve gidiyorlar. Ne olacak peki? Onlarla bir daha görüşecek misiniz?
Elbette ki irtibatımızı devam ettiriyoruz. Birçoğu bizim enstitülerimizi tanıdığı için kolay geldiler. Siz de gördünüz zaten öğrencilerin hepsi çok da memnun kaldılar Türkiye’yi görmekten. Hayatımın en iyi haftasıydı diyenler vardı. Bizim hedefimiz zaten bir daha gelmeleri. Kimi master kimi doktora için kimi de iş için gelecek. Az önce bir arkadaşımızı master programına yönlendirdik başvurusunu yapacak. Ve ilişkilerimiz bulundukları ülkelerde de devam edecek.

Çocuklar bizim sinemamıza televizyon sektörümüze nasıl bakıyorlar? Ne kadar ilgililer bununla ilgili, herhangi bir iletişiminiz, fikir alış verişiniz oldu mu?
Gençlerle sürekli konuşuyoruz. Türkiye’de her ne kadar Türk dizileri olumlu olumsuz eleştirilse de biz yurt dışında çalışan bir kurum olarak şunu görüyoruz; dizilerin çok büyük etkisi var bu diziler sayesinde insanlar Türkçe öğreniyor. Ummayacağımız coğrafyalarda bunlar oluyor. Bu dizilerin filmlerin bir kısmı Türkçe dublaj ile yayınlanıyor gidiyorsunuz o ülkelerdeki insanlar replikleri ezberlemişler ve onları söylüyorlar size. Şaşırıyorsunuz, gerçekten ya da Türkiye’de adını herkesin bilmediği bir sanatçıyı artisti oradaki insanlar biliyor. Bu da bize gösteriyor ki kültürün sanatın sinemanın köprü kurmada etkisi büyük. Biz Yunus Emre enstitüsü olarak Türk sinemasının 100. yılı münasebetiyle ciddi bir faaliyete de girdik. Film gösterimlerimizi her kültür merkezimizde yapıyoruz ve sinemanın o rolünün iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışıyoruz.

Türkiye’ye misafir olarak gelen üç öğrenciyle yaptığımız kısa sohbetlerin bazılarını da aktarmak istiyorum.

Edlira BllancaSERENAY SARIKAYA’YI BEĞENİYORUM
Edlira Bllaca-Kosova

Gazetecilik okuyorsun sanırım?
Evet.

Türkiye’deki sinema ve televizyona nasıl baktığını merak ediyorum. Kosova’dan bakınca Türk sineması hakkında neler söylersin? Mesela gördüğün, duyduğun veya tanıdığın kimler var?
Genellikle Türk kültürü Kosova’da çok biliniyor. Çok filmler, diziler, şarkılar var. İnsanlar çok biliniyor.

Daha çok televizyondan mı seyrediyorsunuz yoksa festival de oluyor mu?
Festivaller var internetten de takip ediyoruz.

Peki, Türk sinemasından bildiğin yönetmenler var mı? Ya da oyuncu sevdiğin?
Evet, var bildiklerim var ama daha çok müzikle ilgili tanıyorum. Sıla var sesi çok özel. Oyunculardan Serenay Sarıkaya’yı çok beğeniyorum.

Türk televizyon dizilerinden var mı takip ettiğin peki?
Evet. Med-Cezir.

Alda MalkoGÜNEY AMERİKA DİZİLERİ GİTTİ, TÜRK DİZİLERİ GELDİ
Alda Malko-Kosova

Alda, burada nasıl bir izlenim edindin Türkiye ile ilgili?
Ben Türkiye’nin tarihini çok seviyorum, çok zengin bir tarihi var. İstanbul’u da çok seviyorum. İlk defa on yıl önce gelmiştim. Tekrar geleceğim.

Türk sinemasına ilgin alakan var mı? Neler biliyorsun Türk sineması ile ilgili?
Sinemada pek film seyretmedim. Daha çok televizyonda izledim.

Neler izledin televizyonda?
Evim Sensin. Çok sevdim. Aşk Tesadüfleri Sever.

Aşk Tesadüfleri Sever’i enstitü gösterdi galiba?
Evet.

Başka neler var?
Türk diziler Arnavutluk’ta çok izleniyor. Herkes çok seviyor. Muhteşem Yüzyıl’ı çok izliyordum.

Tarihe o dizi merak getirmiş olabilir mi?
Tarihi çok sevdiğim için Muhteşem Yüzyıl’ı izliyordum. Kostümler çok güzeldi.

Arnavutluk’a göre daha mı alımlı Muhteşem Yüzyıl veya diğer diziler? Arnavutluk’un dizilerinden daha mı iyiler daha mı başarılılar?
Arnavutluk’un dizileri yok. Güney Amerika dizilerini Türk dizileri gelmeden önce izliyorduk. Şimdi ise herkes Türk dizileri izliyoruz. Annem ve babam Karadayı’yı çok seviyorlar. Türkçe altyazı izliyoruz. Diziyi görünce her şeyi unutuyorlar.

qaraDİZİLER TÜRKLERİN HAYATINI YANSITIYOR!
Qana Alexandra Chrila-Romanya

Qana, sen Türk sinema ve dizileri ile ilgili neler düşünüyorsun?
Ben Türk sineması ve dizilerine baktığımda şunu görüyorum. Bir toplumun hayatını yansıttığını görüyorum. Ayrıca izlediğim bazı Türk Alman yapımı filmlerde Almanya’da yaşayan Türk asıllıların daha sonra Türkiye’ye dönen Almancıların hayatlarından kesitleri görüyorum.

Suat Köçer, 1980’de Erzurum’da doğdu. Ortaokul yıllarında hikâyeler yazarak başladığı yazma serüvenine, 2002’den itibaren İstanbul’da devam etti. Çeşitli ulusal dergilerde sürdürdüğü kültür sanat konulu yazılarının ardından, tamamen sinemaya yöneldi. Türk Sineması eksenli eleştiri, araştırma-inceleme ve röportajları ulusal gazete ve dergilerde yayımlandı. Ağustos 2010'da Film Arası sinema dergisini kurdu. Film Arası'nda yazı ve röportajları yayımlandı, TRT Türk'te haftalık olarak yayınlanan Film Arası isimli TV programını hazırlayıp sundu, ardından beş yıl süreyle Yeni Şafak Gazetesi'nde, sinema yazarlığı yaptı. Çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında sinema alanında danışmanlık yapan ve 2017'de devraldığı Malatya Uluslararası Film Festivali'nin direktörülüğünü iki yıl yürüten Suat Köçer, TVNET televizyonunda Sormasam Olmaz isimli sinema programını hazırlayıp sunuyor. Köçer, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında sinema alanında danışmanlık yapıyor. Yazarın ikisi hikâye, biri sinema ve biri de roman olmak üzere yayımlanmış 4 kitabı bulunuyor.