Türk sinemasının usta oyuncusu Hülya Koçyiğit, “Empati kuran, o olabilen, ‘Onun yerine ben olsaydım’ diyebilen, bir yandan dünyayı takip etmeye çalışan, dünyadaki acılarla ve ülkemdeki birçok sorunla hemhal olan bir insanım.” dedi.
Atlas 1948 Sineması’nda gerçekleştirilen, Zeynep Atakan’ın moderatörlüğünü üstlendiği programda, Koçyiğit, sinemanın gerçekten aşkla yapılmadan devam edilebilecek bir iş olmadığını söyledi.
Koçyiğit, Atlas Sineması’nın çok önemli bir mekan olduğunu, burayı gördüğünde duygulandığını dile getirdi.
Oyunculuk mesleğini çok erken yaşlarda seçtiğini belirten usta oyuncu, “Empati kuran, o olabilen, ‘Onun yerine ben olsaydım’ diyebilen, bir yandan dünyayı takip etmeye çalışan, dünyadaki acılarla ve ülkemdeki birçok sorunla hemhal olan bir insanım. Sinemanın en önemli özelliği de şudur: Bir nevi insanlara ayna tutabilmek.” dedi.
Sadece perdelerden izlenen bir oyuncu olmadığını belirten Koçyiğit, şöyle devam etti:
“Çok fazla halkın içinde oldum. İnsanları çok dinledim. Çok gezdim. Biraz, yaptığım filmlerin Anadolu’dan geçiyor olmasının da etkisiyle çok fazla kadın sorunlarıyla karşılaştım. Türkiye’de ikinci planda bile olmayan kadınlarla karşılaştım ve onları perdeye yansıtmayı kendime dert edindim. Ama sadece role bürünerek değil, o konuyu kamuoyuna da taşıyarak, paylaşarak hep böyle devam ettim.”
Koçyiğit, filmlerde kadın erkek eşitliğinden de bahsederek, “Kadınlara imkan, fırsat verildiği zaman yapamayacakları hiçbir şey yok. Dolayısıyla o imkanı yaratacak olan da kadının kendisi ve cinsdaşlarının desteği. Benim oldum olası derdim her zaman kadın ve konumu. Dolayısıyla ‘Bir insan, bir kişi dünyayı değiştirebilir’ sözüne inanıyorum.” diye konuştu.
“Hikayeler oyunculuk anlayışını da değiştirdi”
Sinema yolculuğunun ilk yıllarında halkın taleplerine ve beğenilerine göre biraz popülist filmler yaptıklarını aktaran Koçyiğit, “Günümüze geldiğimiz zaman bunu başlatanlardan biri olarak da bağımsız, özgün, olması gerektiği gibi, gerçek neyse o, ‘Sadece halk beğenecek’, ‘Daha çok hasılat yapacak’ diye düşünmeden gerçek hayata en yakın şekilde hikayeler edinilmeye başlandı. O hikayeler oyunculuk anlayışını da değiştirdi. Yönetmenler de daha farklı bakmaya başladılar. Talep yapımcılardan değil, bu sefer halktan gelmeye başladı.” değerlendirmesinde bulundu.
Yeşilçam sinemasının halkla bütünleştiğine dikkati çeken Koçyiğit, “Çünkü filmler halkın talepleriyle üretiliyordu. Hiçbir zaman sinemanın kendi sermayesi olmadı. Hep halktan edinilen bilet paralarıyla ürettik filmlerimizi. Dolasıyla halkın talepleri çok önemliydi.” şeklinde konuştu.
Usta oyuncu, söyleşinin son bölümünde katılımcıların sorularını yanıtladı. (AA)