Limonata, Ali Atay’ın ilk uzun metraj filmi. Oyunculuk alanında Mecnun karakteriyle adından söz ettirecek kadar fenomenleşen Ali Atay, şimdilerde de yönetmenliği üzerine konuşuluyor. İstanbul ve Balkanlar’da çekilen ve yol filmi de diyebileceğimiz sahnelere sahip olan Limonata, iki kardeşin bir arada yaşadığı dram, trajedi ve komediyi konu alıyor.
Sakip ve Selim birbirinden ayrı büyüyen iki kardeştir. Sakip, babasının ölüm döşeğinde istediği son dileği yerine getirmek için yollara düşer. İstanbul’daki kardeşi Selim’i bulup Makedonya’ya götürecektir. Bir dizi maceranın başlayacağı sinyali daha ilk dakikalarda verilmiş olur. Hiç tanımadığı abisini karşısında gören adamın vereceği tepkiler az çok bellidir. Selim’de bu tepkileri verir ve abisi olduğunu söyleyen kişiden kurtulmaya çalışır.
Çetin ceviz Selim, munis ve inatçı Sakip’le baş edemese de kendinden ödün vermez. Haberi olmadan çıktığı yolculukta kendine geldiğinde, kendisine yapılan saygısızlığı sindiremez fakat gittikleri ıssız yolda da çaresiz kalıp yola devam eder. Hedefe vardıklarında kendilerini bekleyen sürpriz, filmin komedi yanını birden hüzne evirir. Ve iki kardeş bu kırılma noktasıyla yüzleşme sürecine girer.
İki kardeşin ya da iki erkeğin sonradan öğrendikleri kardeşlik duygusunun ilk andan son evreye kadar neleri yok edip neleri tamir ettiğine onların yaşadıklarıyla beraber eşlik ediyoruz. Karakterin artık tamamen kemikleştiği bir yaşta karşılaştıkları için kabullenme kolay olmuyor. Ama öncelikle verilmesi gereken mücadele ölmekte olan bir adamın isteğini karşılamak. Ne zaman ki bu istek yerine getirilir o zaman taşlar yer değiştirmeye başlar.
Ebeveynlerin yaşadıkları hatalar çocuklarında tamir edilemez sonuçlara götürürken, ailenin yanında büyüme şansına sahip olanla, aileden uzak büyüyen arasında da uçurumlar oluşur. Ve bir de farklı ülkelerde yetişmişlerse kültür, gelenek, sosyal çevre gibi faktörler de farklılıkların büyümesine katkı sağlar. Hikâye bu gerçekliğe sırtını dayarken bu süreçte yaşananları bize gözler önüne seriyor. Gergin başlayan ilişki uzun bir süre daha devam etse de, kardeşliği yaşayamayan iki insan bu duyguya teslim olmaktan kurtulamıyor.
Ali Atay’ın geldiği çizgi, içinde yer aldığı projeler ve çalıştığı insanları düşünürsek filminde bunların izine rastlamak mümkün. Duygusallıkla harmanlanan ve yer yer absürde kaçan tarzda komedi kullanır filminde. Tabii filmin bir diğer olmazsa olmazı da küfürler. Ve çoğunlukla, ailesinden ayrı büyüyüp hayatın üstesinden gelmeye çalışan Selim’in ağzından duyarız. Hayata karşı isyanını dile getirmesi olarak da değerlendirilecek küfürler filmde işlevsel bir yana sahiptir. Film iki kardeşin üzerinden ilerlediği için hiçbir yan hikâye göremeyiz.
Karşılaştıkları insanlar ve yaşadıkları olaylar ana hikâyeye katkı sağlarken, bir sahnede Selim’le karşılaşan kadın ve onunla kurulan diyalog filmin en sakil yanıdır. Daha çok filmin dışından bir parça gibi kalıyor.
Özellikle sonsuzluk hissi veren ıssız yol görüntüleri filmin artı bir özelliği olarak öne çıkıyor. Serkan Keskin gibi iyi bir oyuncu ile çalışma şansına sahip olan Ali Atay, Balkanlar’da yaşayan abi karakteri için de yine Makedonya’lı oyuncu Ertan Saban’la anlaşıyor. Uyumsuz iki kardeşi canlandırma konusunda oyuncular başarılı fakat bunlarla beraber film baştan sona doyum hissi sağlamıyor.