Altın Koza’nın son günündeyiz. Dolu dolu geçen bir festival sonrası ödüller dün akşam sahiplerini buldu. İzlediğim filmle rarasında En İyi Film Ödülü’nü alan Yaramaz Çocuklar’da yer alıyor.
O zaman festivale dair izlenimlerimin ikinci kısmına geçelim. Seneye çok daha iyi filmler izleme temennimizi ekleyelim.
- Yangın Gecesi
Kadın olmanın zorlukları, içerdiği mücadele toplumdan topluma, ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de özü değişmiyor. Yönetmen Tatiana Huezo Yangın Gecesi filminde Meksika dağlarındaki belli bir yaştan sonra saçlarını erkek gibi kesen kız çocuklarının hikayesini anlatıyor. Dağlarda kadınlar, erkekler ve çocuklar yalnız. Karteller ummadık zamanda gelip bir evden bir kız çocuğunu seçip alıyor. Film boyuncu üç arkadaş farklı yollardan o zaman geldiğinde ne yapacaklarına dair hazırlanıyorlar. Sonda ise geride birisini bırakarar köyü terk ediyorlar. Daha önce benzerleri görülmüş bir hikaye olsa da kız çocuklarının büyüme sürecindeki değişimi iyi anlatmasıyla Yangın Gecesi’nin temposu hız kesmeyerek devam ediyor.
- Yaramaz Çocuklar
Ulusal’ın süprizlerinden Yaramaz Çocuklar Ahmet Çupur’un ilk uzun metraj filmi. Üç yıllık bir süreyi kapsayan belgesel bizi yönetmenin ailesinin gündelik yaşamına sürüklüyor. Çupur’un kız kardeşi ve erkek kardeşinin hayatlarını değiştirmek için verdikleri mücadeleyi müdahale etmeden anlatıyor. Özellikle kız kardeşi Zeynep’in hayatını değiştirmek için annesine, babasına karşı verdiği mücadele içinize işliyor. Diğer yandan bir belgesel olarak kurmacaların içerisinde yer alması absürt bir noktada yer almıyor değil.
- İçimdeki Kahraman
Kahraman hikayeleri her zaman en favori olandır desek yanlış olmaz. Sinan Sertel İçimdeki Kahraman’da, 6 yaşından babası tarafından süper güçleri olduğuna inandırılan Kahraman’ın babasını kaybettikten sonra da süper gücünü bulmaya çalışır. 24 yaşındaki Kahraman’ın süper gücünü bulma yolculuğunda bütün kahraman filmlerini bir selam var. Sertel renkler, kostümler ve mekanlarla hikayesinin görselliğini iyi kurmuş. Lakin kurgusal olarak hikayenin ilerleyişi kendini kurtaramıyor.
- Ahid’in Dizi
İsrail’li yönetmen Nadav Lapid, Ahid’in Dizi’nde öfkesini, nefretini çekinmeden ortaya koyuyor. Çöldeki bir yerleşime filmini sunmaya giden İsrailli bir sinemacıyı takip ediyor. Sinemacının her adımında her hareketinde ülkesinin ikiyüzlülüğüne dair öfkeyi ve nefreti görüyoruz. Filmin her noktası o öfkenin gösterilmesine hizmet ediyor. Hareketli kamera kullanımı sizi bir gerginliğin, rahatsız ediciliğin içine doğru alacağız diyor ve her bir anıyla bunu başarıyor. Sinemacının öfkesinin yanında içinde barındırdığı yorgunlukta sizle oluyor. Her şeyiyle sert olan film sonuyla o sertliği yumuşatmaya çalışıyor ama bu bütün hikayenin büyüsünü bozuyor.
- Memoria
Festivalin kapanışınu Tayland’lı yönetmen Apichatpong Weerasethakul’un yeni filmi Memoria ile yaptım. Başrolünde Tilda Swinton’un yer aldığı film İskoçyalı Jessica’nın kardeşinin rahatsızlığı sebebiyle geldiği Kolombiya’da duyduğu seslerin peşinden gitmesini konu ediyor. Ritm duygusu yüksek olan filmde sesler ortak bir hafızanın işareti olarak tanımlıyor. Temposu yavaş olan filmde yönetmen seyirci ile Jessica arasına bir mesafe koyuyor. Koyduğu mesafe bizi hem yakınlaştırıyor hem uzaklaştırıyor.