“Kısa film ya da uzun film diye bir şey yoktur. Sinema, sinemadır” (Lav Diaz)
Kısa metraj her ne kadar ülkemizde hak ettiği değeri göremiyor ve uzun metraja geçiş için bir basamak olarak görülüyor olsa da aslında daha fazla konuya odaklanan, uzun metraj kadar ticari kaygıya sahip olmayan ve yönetmenler için daha geniş bir oyun alanı sunan bir türdür.
Bu haftaki listeyi ‘’Sen Önce Kısasını Çek, Bi’ Bakalım’’ denilen yönetmenlere ayırdım. İşte ‘önce kısasını çeken’ sevdiğim bazı yönetmenler ve sonradan uzun metraja dönüşen filmleri..
Keyifli okumalar ve iyi seyirler dilerim!
- Evil Dead – Within The Woods (Sam Raimi)
Çocukluk travmalarımdan olan 1981 yapımı kült korku filmi Evil Dead filminden 3 yıl önce, 19 yaşındaki Sam Raimi’nin 1.600 dolar bütçeyle çektiği kısa film Within The Wood; cesur gore dozu, kamera açıları, kurgusu ve ses kullanımıyla başarılı olduğu kadar daha sonra uzun metraj filmde göreceğimiz çoğu sahne için de bir tür ön hazırlık niteliğinde! Özellikle kariyerinin 40 yılında Ash karakterine dizilerde, video oyunlarında ve devam filmlerinde hayat veren Bruce Campbell’ı görmek serinin sıkı takipçileri için şahit olunması gereken bir an.
- Bottle Rocket – Bottle Rocket (Wes Anderson)
Sinemanın en özgün yönetmenlerinden Wes Anderson’ın 27 yaşında en yakın arkadaşları Luke Wilson ve Owen Wilson kardeşlerle 4.000 dolar bütçeyle çektiği 13 dakikalık siyah beyaz filmi, Sundance Film Festivali’nde büyük bir ilgiyle karşılandıktan iki yıl sonra Anderson, bu defa 7 milyon dolar bütçeyle filmi uzun metraj olarak çekebildi. Filmin, usta yönetmen Martin Scorsese’nin 90’lı yıllarda en başarılı bulduğu filmlerden olduğunun da altını çizmek gerekiyor.
- Thunder Road – Thunder Road (Jim Cummings)
Thunder Road, 2018 yapımı SXSW’den Büyük Ödüllü, düşük bütçeli bir dram/komedi filmi. Disleksi hastası bir polis olan Jim’in annesinin ölümünden sonra yaşadığı süreci durgun bir komedi ve başarılı bir senaryoyla izlediğimiz film, Jim Cummings’in de ilk uzun metrajlı filmi, Cummings filmin senaristi, yönetmeni, başrol oyuncusu, bestecisi ve kurgucusu olarak filme kendisini adamış. Filmin bütçesinin büyük bir kısmı ise kitlesel fonlama ile toplandı. İleride Cummings’in ismini çok duyacağımızdan şüphemiz yok.
- Whiplash – Whiplash (Damien Chazelle)
Listenin ismine cuk oturan bir film Whiplash! Damien Chazelle, Hollwood yapımcılarına Whiplash filminin senaryosunu ilk götürdüğünde yapımcılar Chazelle’in kafasından geçenleri anlayamamış ve mükemmellik peşindeki bu psikolojik filmin başarısız olacağını düşünmüşlerdir. Bunun üzerine Whiplash’in senaryosundaki bir sahneyi çekti ve kısa film olarak festivallere gönderdi. Sundance’den jüri özel ödülü aldığında ise yapımcılar çoktan uzun metraj için yeşil ışık yakmışlardı.
- Carne – Seul Contre Tous (Gaspar Noe)
Sinemanın en sevilen ve en nefret edilen isimlerinden Gaspar Noe’nun bu birbirini tamamlayan iki filmi, seyirciyi Fransa’da isimsiz bir kasabın rahatsız edici zihnine davet ediyor ve bunu yaparken de Gaspar Noe’nun tekinsiz sinema dünyasının ilk temellerini atıyor. Seul Contre Tous’un gişede başarısız olmasına rağmen Cannes’da aldığı ödül yönetmenin ilk büyük çıkışı Irreversible’ın önünü açarak Gaspar Noe’yu dünya sinemasının en rahatsız edici ve kendine has yönetmenlerinden birisi yaptı.
- Cigarettes & Coffe – Hard Eight (Paul Thomas Anderson)
Henüz 23 yaşındaki Paul Thomas Anderson’ın çalıştığı bir sette Philip Baker Hall’a senaryoyu okutarak kendisini filmde oynaması için ikna etmiş ve kumarda kazandığı para, kız arkadaşının kredi kartı, babasından aldığı bir miktar para ve çevresindeki kişilerden aldığı borçlarla toplam 20 bin dolara çektiği Cigarettes & Coffee ile Sundance Film Festivali’nde büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Ertesi yıl Anderson uzun metrajını geliştirmesi için Sundance tarafından tekrar çağrıldığında Hard Eight filmi ortaya çıktı.
- Saw – Saw (James Wan)
Günümüzde korku sinemasının en popüler iki ismi olan yönetmen James Wan ve senarist Leigh Whannell, yapımcılarınn dikkatini çekmek için senaryolarını göndermenin yetersiz kaldığını farkederek, filmin ruhunu yapımcılara gösterebilecekleri bir kısa film yapmaya karar verdiler. James Wan kamera arkasına, Leigh Whannell kamera önüne geçti ve ortaya aynı isimli kısa film çıktı. Kısa filmin Lionsgate tarafından beğenilmesi sonucu ikili aynı yıl 1 buçuk milyon dolarla serinin ilk filmini çekmiş oldu.
- Frankenweenie – Frankenweenie (Tim Burton)
Gotik ve tuhaf tarzıyla sinemanın en eksantrik yönetmenlerinden birisi olarak gösterilen Tim Burton’ın Disney’de animatör çırağı olarak çalıştığı dönemde, Mary Shelley’nin Frankenstein’ın enteresan bir uyarlaması olarak ortaya çıkan Frankenweenie, tamamlandıktan sonra çocuklar için fazlasıyla korkutucu bulundu ve Tim Burton bu filmden sonra Disney’den kovuldu. Kovulduktan sonra birbirinden etkileyici ve kült filmler üreten Tim Burton 2012 yılında Disney’in yapımcılığında Frankenweenie’yi siyah beyaz bir animasyon filmi olarak tekrardan hazırladı ve vizyona soktu.
- What We Do in the Shadows: Interviews with Some Vampires – What We Do in the Shadows (Taika Waititi)
Yeni Zelanda’dan çıkmış en çılgın isimlerden birisi olan Taika Waititi, günümüzde Jojo Rabbit, Thor : Ragnarok gibi başarılı Hollywood filmlerinin yönetmeni olarak bilinse de kariyerinin ilk önemli işi, bir belgesel ekibinin bir grup vampirin hayatını belgeledikleri mockumentary türündeki What We Do in the Shadows’du. 2005 yılında arkadaşlarıyla beraber yazıp, yönettikleri ve oynadıkları kısa film ise daha sonra televizyon dizisi olacak işin bir kıvılcımıydı.
- A Letter to Uncle Boonmee – Uncle Boonme Who Can Recalls His Past Lives (Apichatpong Weerasethakul)
Yeni Tayland sinemasının medarıiftiharı, ismiyle bile fark yaratan, biraz deneysel biraz belgesel enteresan sinema diliyle Apichatpong Weerasethakul’un Cannes Film Festivali’ndeki en büyük ödül olan Palme D’or kazanmasını sağlayan Uncle Boonme Who Can Recalls His Past Lives filminden 1 yıl önce çektiği A Letter to Uncle Boonmee filmi ise listemizin son filmi olarak karşımıza çıkıyor.
Ekstra : Baskın – Baskın:Karabasan (Can Evrenol)
Ülkemizdeki korku filmlerinin ele geçirilen lanetli evler ve cinli filmlerden oluştuğu bir dönemde Can Evrenol, slasher filmler ve B-filmlerinden beslenen sinemasıyla, korku sinemamızın tam anlamıyla Can Suyu oldu. -Çok kötü bir kelime şakası ama yapmasam olmazdı üzgünüm- 2013 yılında ufak bir ekip ve düşük bir bütçeyle çekilen kısa film dünyada 25’ten fazla festivalde büyük övgü topladıktan sonra Eli Roth gibi korku sinemasının modern ustalarından tam not aldı. 2 yıl sonra Evrenol, Baskın: Karabasan’la ilk uzun metrajını çekti. Sinemamız için cesur bir film olan Baskın: Karabasan, eleştirmenleri bayılanlar ve nefret edenler olarak ikiye ayırmış olsa da listede olmayı kesinlikle hak eden bir film.