Yaklaşık üç ay önce vizyona giren ve iki filmden müteşekkil ilk Karakomik Filmler’i izleyen sinemaseverlercedile getirilen hakim görüş, Cem Yılmaz’ın var olduğu alışılageldik komediler kadar mizah gücü yüksek bir film olmadığı şeklindeydi. Bununla birlikte sinemamızda benzeri oldukça nadir bulunan bir yapım olduğu da kesin. Bugün ise Karakomik Filmler 2 ile izleyicisinin karşısında Cem Yılmaz. Her ne kadar filmler koordineli bir ekip çalışmasının, hummalı bir temponun ve disiplinli bir sürecin sonunda vücut buluyor olsa da yönetmen, senarist ve başrol aynı isim olunca ister istemez bir kişi daha da ön plana çıkıyor. Haliyle övgüde de, eleştiride de adres genel itibariyle aynı.
Öncelikle burada bir noktanın altını çizmek lazım. Cem Yılmaz, Karakomik Filmler serisinin bir ustalık eseri olduğunu deklare ediyor neredeyse her fırsatta. Oldukça iddialı olan bu çıkışı, Cem Yılmaz’ın sinema kariyeri göz önüne alındığında kabul etmek pek mümkün görünmüyor. Hüzne de mizaha da ustalıkla can verebilen performansı, olgunluk çağında Cem Yılmaz’a daha bir usta işi eserlere imza atması için ciddi bir olanak sunuyor. Hokkabaz’ın naifliği, Gora’nın fantastik dünyası, İftarlık Gazoz’un samimiyeti ortada dururken, Cem Yılmaz’ın iyiden iyiye nostaljik öğelerle dolup taşan son dönem filmleri daha çok geçmişe saygı bağlamında değerlendirilebilir. Kaldı ki bu minvalde ilerleyen filmlerin gişedeki hayal kırıklıkları da ortada. Meseleyi sadece gişeye indirgemek tam manasıyla doğru olmasa da popüler kültür ürünleri için evet, gişe ne yazık ki fazlaca önemli.
Karakomik Filmler 2’nin ilk filmi Deli. Taksi şoförü Güven’in başından geçen talihsiz olayları anlatan filmin belirli bir matematiğe sahip öyküsü baştan sona muntazaman ilerliyor. Şaşırtıcı ya da sürprizlere açık bir akışın olmaması, bir sinema filminden ziyade bir televizyon yapımı formatına alıyor öyküyü. Filmin baştan sona bahtsızca ilerlemesinin yanında mizah gücü de bir hayli zayıf.
İkinci filmin adı Emanet. Emanet, Deli’ye kıyasla daha sürükleyici bir film. Televizyon dünyasının kullanıp bir kenara bıraktığı insanların trajik öykülerini, saf duygularını temiz hayalleri ile süsleyen insanlar kesiştiriyor ve acımasız bir dünyanın kapılarını aralıyor. Gösteri dünyasının gerçek kişilerinin de eşlik ettiği filmin mizah gücü, ilk film Deli gibi düşük bir seviyede olsa da televizyon ve izleyici arasında kurulan çarpık ilişkiyi yansıtması bakımından ayakları yere daha sağlam basan bir yapım.
Karakomik Filmler serisinin ilk filmi ile kıyas edildiğinde daha gerçekçi bir yapım var izleyicinin karşısında. İlk filmin fantastik öğelere dayanan öyküleri Cem Yılmaz’ın son filmlerindeki gerçek üstü temalarıyla uyumlu olsa da ikinci film serinin içinde yalın ve kendi halinde bir imaj sunuyor.
Şurası bir gerçek ki izleyicisi Cem Yılmaz filmlerine sadece ama sadece gülmek için gitmiyor. Cem Yılmaz’ın mizahı kadar hüznü de etkili. Fakat Karakomik Filmler serisi izleyicide bir şeylerin tam manasıyla oturmadığı intibaını uyandırıyor ve izleyiciyi arafta bırakıyor. Cem Yılmaz’ın yazıp yönettiği filmlerin son dönemlerde benzer şablonlara dayanıyor olması izleyicinin merak duygusunu törpülüyor ve ülkemizin sayılı mizah ustalarından olan Cem Yılmaz’ın ustalık eserlerini ortaya koyma yolunda kısmen engel teşkil ediyor.