Devam filmlerinin ilk filmlerin gölgesinde kaldığını sıklıkla görmekteyiz. Genel olarak ilk filmin başarısı ile çekilen ikinci ve diğer filmler, daha çok ticari kaygıların şekillendirdiği yapımlar olmuştur sinema tarihinde. Bununla birlikte bu genel intibayı ters yüz eden devam filmleri de mevcut. The Godfather 2, Blade Runner 2049 ve Terminator 2 gibi.
Çekildiği dönemde bilimkurgu sinemasına acımasız ve bir o kadar da soğukkanlı bir antikahraman kazandıran 1984 tarihli ilk Terminator’un ardından bilimkurgu sineması adına asıl devrimsel çıkış 1991 tarihli Terminator 2 ile gelmişti. O zamana kadar ki en pahalı yapım olmasının yanı sıra filme özel yazılımların tasarlanması ve insanlar ile makineler arasındaki amansız mücadele bugün dahi aradan geçen uzun yıllara rağmen saygıyla hatırlanır. Bu ilk iki filmin ardından çekilen diğer filmler ise tabiri caizse sermayeden yiyen filmler oldu. Geçmişin yüzü suyu hürmetine izlenmiş olmanın ötesine geçemeyen bu filmler ile birlikte hikâyenin ana omurgasında sayısız sapma doğarak bütünlük yer yer yara aldı.
Serinin 1984 yılında başlayan yolculuğunda son durak Terminator: Kara Kader. Son durak derken, tüm filmleri aynı potaya sokarak ifade etmek haksızlık olur. Doğrusu, 1984 ve 1991 tarihli yapımların 28 sene aradan sonra gelen devam filmi demek olacaktır. İzleyicinin Terminator serisine açtığı muazzam krediden arta kalan bakiye ile izleyiciyi salonlara çağıran Terminator: Kara Kader, kredinin tükendiğini düşünen izleyiciyi de salonlara sürükleyecek gibi duruyor. Düzeltiyorum, evet sürükleyecek. Zira karşımızda serinin gerçek üçüncü filmi, kaptan köşkünde ise yeniden James Cameron var. Fakat serinin ilk iki filminin getirdiği yeni soluklar hissedilebiliyor mu diye soracak olursanız, işte orası çok da olumlu bir performans sergilemiyor.
Film baştan sona serinin ilk iki filmine sadık kalarak ilerliyor. Sonrasında çekilen filmlerden eser yok. Bu bağlamda esas öykü adına tutarlı bir çizginin yakalandığı söylenebilir. Bununla birlikte bu sadakat, ilk iki filmin can alıcı sahnelerinin neredeyse birebir kopyalanması şeklinde de tezahür etmekte. Film ekibinin, serinin sıkı takipçilerinin bu durumu fark etmeyeceklerini düşünmeleri şaşırtıcı. Fakat bu durumu fark edip de böyle bir kolaycılığa kaçma durumu olmuş ise, işte bu son derece üzücü. Kopyalanan sahnelerin ve tiratların dışında, bu yeni kovalamacanın sürükleyiciliği de zayıf kalıyor. Bir oldu bittiler dünyasında izleyicinin takip kabiliyeti de sekteye uğruyor.
Açılıştaki kısa girizgah gelecekteki mücadelenin seyrini etkileyen mahiyette olsa da bunca yılın ihtişamlı kaçış öyküsü biraz tatminsiz bir kıvamda yön değiştiriyor. Gelecekteki direnişin yeni lideri Meksikalı Dani’nin peşine düşen yeni yok edici Rev-9, Dani’nin koruyucusu Grace ile kavgaya tutuşuyor. Grace’in donanımı artırılmış bir insan şeklindeki varlığı, ilk filmdeki insan koruyucu Kyle Reese karakterine selam çakıyor. Aynı şekilde Rev-9 da ikinci filmin dehşet verici yok edicisi T-1000’in izinde. Sarah Connor ise artık bir Terminator avcısıdır. Hayatını bu göreve vakfetmesi ile birlikte kendisin, avına doğru yönlendiren gizli gücün, yani T-800’ün de fiziken dahil olması ile birlikte büyük mücadele başlıyor.
Tek başına değerlendirildiğinde ayakları yere sağlam basan bir bilimkurgu örneği denilebilir Terminator: Kara Kader için. Fakat özellikle ikinci filmin ihtişamı öylesine derin ki, bir nesil için kare kare ezberlenmiş bir yapım olması sebebiyle erişilmesi güç bir kıyaslamadan kaçamıyor. Özellikle o sürükleyici hikayenin dinamik karakterlerinin ister istemez sahnenin ikinci sırasına çekilmesi bilinçdışı bir hüzün doğuruyor. Fakat tüm bu durumlara rağmen 35 yıllık bir serinin gerçek finalini izlemek dahi başlı başına heyecan veriyor.
Teknik gücü devrimsel bir yenilik sunmasa da ortalamanın üzerinde seyreden filmin mekan tasarımları da aynı tatmin ediciliği sağlıyor. Sarah Connor, serinin erkek egemen dünyasını dengeleyen bir unsur olsa da bu yeni filmin omurgasına dişi hakimiyeti yerleşmiş. Yönetmen Tim Miller’ın bugün ve geçmiş arasındaki tercihleri geçmişten yana daha ağır bassa da bugünün es geçildiğini söylemek de haksızlık olur. Bir Terminator filminin Brad Fiedel imzalı gerçek Terminator müziği ile başlaması ve nihayete ermesi de hoş bir esinti tadında.
Zamanın akışı durdurulamıyor ne yazık ki. Geçmişin yaşanmışlıkları bugün anı olarak yad ediliyor. Terminator: Kara Kader, geçmişe saygı duruşu kıvamında bir film. Ayrıca vedaların filmi de denilebilir. Yine de “I’ll be back” cümlesini yeniden duyup duymayacağımızı zaman gösterecek.