26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali devam ediyor. 9 bölümde 64 filmin izleyiciyle buluştuğu haftanın öne çıkan yapımlarını incelemeyi sürdürüyoruz.
Ayna Ayna filmiyle gündemde olan Belmin Söylemez’in “Şehirde Kâinatı Aramak” adlı sekiz filmlik retrospektifinde sanatçının erken dönem kısaları gösterildi. Kısa filmlerinin ortak teması insan hikâyeleri ve onların yaşamlarını belgelerken öznelerine müdahale etmemiş, sadece gözlemlemeyi tercih etmiş Belmin Söylemez. Sanatçı, filmlerine konu olan kişileri belli bir söylem etrafında gruplamaya çalışmamış, her birine eşit alan açarak kendilerini ifade etmelerine olanak sağlamış. Kolayca manipüle edip bir duruş etrafında kümeleyebileceği bu çekim yaptığı insanları kendi hallerine bırakarak ifade özgürlüğüne alan açmış.
Bilge ve Öğrencisi: Bir Reji Asistanının Günlüğü; Belmin Söylemez’in, yanında sinema dünyasına adım attığı Bilge Olgaç’ı onurlandırmak için çektiği bir anı-film. 21 dakikalık yapımda dönemin sinema endüstrisi, bir kadın olarak yönetmen olmanın zorlukları ve yaratıcı süreçler konu ediliyor. 1994 yılında, 54 yaşındayken evinde çıkan bir yangın sonucu yaşamını yitiren Bilge Olgaç’ın çalışma arkadaşlarının arşivlerinden gelen görüntüler eşliğinde, Yeşilçam’ın en üretken kadın yönetmenini biraz daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz.
ZAP!, deneysel bir iş. Şifo adlı köpeğini kaybeden Soner adlı gencin anlattıklarını televizyondan gelen rastgele seslerle paralel kurgulayan Belmin Söylemez’in bu beş dakikalık çalışması 2001’de Antalya’da En İyi Deneysel Film seçilmiş.
Türk erkeklerinin bıyıklarına düşkünlüğünü muzip bir şekilde hatırlatan 25 dakikalık Bıyık çok hoş anlara sahip ve bıyıklarla ilgili ciddi bilgiler (!) vermekten kaçınıyor. Erkeklik gösterisinden estetik kaygılara uzanan sebeplerle bırakılan bıyıkların politik karşılıklarından bile mesela üstünkörü bahsediliyor, detaya inilmiyor, bizim gibi bilmeyen, yabancı izleyici için örneğin, net cevaplar verilmiyor. Her kesimden insanla çalışmayı seven Belmin Söylemez, bir kez daha sınıflandırmak yerine anlamaya çalışmayı tercih ediyor.
Dalgalar, Boğaz hattında dolaşırken sürekli gördüğümüz, suya atlayıp duran gençleri resmediyor. Onlar her zamanki eğlencelerine bakarken, Belmin Söylemezyazdığı metni çerçevesine giren çocuklara atıyor ve belgeselle kurmacanın kesiştiği ilginç bir 17 dakika ortaya çıkıyor.
İstanbul’un taksi sorunu hep vardı, hep de var olacak gibi duruyor. Günümüzden biraz daha eski bir İstanbul’da, eski Tofaş’ların ağırlıkta olduğu yollarda geçen 34 Taksi, 51 dakika boyunca taksicileri, müşterileri ve trafiği gözlüyor. Türlü türlü insanın kısa sürelerle kesişen hayatlarına yine müdahale etmeden bakıyor Belmin Söylemez.
Yakın dönemde Gaspar Noé’nin Vortex filminde kusursuz şekilde kullandığı çerçeve sistemiyle kurgulanan Pencereler, diyalog içermeden eski İstanbul semtlerinde bir yolculuğa çıkarıyor izleyicisini.
Bir grup insanla çekimler yapan eski bir reklam fotoğrafçısının çalışmalarına şahit olduğumuz Hayatımın Fotoğrafı, kamera karşısında kendileri ya da bir başkası olmaya çalışan sıradan insanları gözlerken, bir de soru yöneltiyor onlara: “Hayatınızın fotoğrafı hangisi?”. 20 dakikanın belki de en ilginç yanı, zamanında Galata Kulesi manzaralı evlerde oturabilen dar gelirli insanların olduğunu görmek. Bir de şimdi bakıyoruz o semtlerde oturanlara…
Bugün İstanbul Ne Kadar Güzel, 2004 İstanbul yerel seçimleri öncesindeki kaosu resmediyor. 5 dakikalık “kuru gürültü”nün belgesi, aslında seçimlerle geçen hayatımızın özeti gibi, oldukça yıpratıcı.