SUICIDE SQUAD ( 5 Ağustos 2016)
DC Comics’in bu seneki Batman V Superman’den sonra en büyük projesi olan Suicide Squad’ın yönetmenlik koltuğunda David Ayer oturuyor. Ayer, bundan önce yönettiği Fury ile oldukça başarılı eleştiriler almıştı. Filmin oyuncu kadrosu da bir hayli göz kamaştırıcı… The Wolf of Wall Street ile yıldızı parlayan Avustralyalı güzel Margot Robbie, Heath Ledger’ın ardından joker rolünü sırtlayacak olan Jared Leto ve Will Smith filmin önemli yıldızlarından… Filmde DC dünyasının kötü ve yaramaz karakterlerini izleyeceğiz. Batman ya da Superman olacak mı, olursa filmin kronolojisi nerede olacak gibi soruların cevaplarını Ağustos ayında öğreneceğiz.
INFERNO (14 Ekim)
Dan Brown’un Robert Langdon ile olan hayali dostluğu sürdükçe, Tom Hanks ile Ron Howard da bu ilişkiyi beyazperde ekranlarında devam ettiriyor. Daha önce bu ikiliyi yine Dan Brown eseri olan The Da Vinci Code ve Angels & Demons ile izleme şansı yakalamıştık. Ron Howard, The Da Vinci Code’da filmi kitaba göre çok sönük ve ruhsuz bırakmakla suçlanmış ve kitapseverlerden sert eleştiriler almıştı. Angels & Demons’da eleştirilerin dozajı biraz azalsa da yine film beklenen tempoyu ve derinliği vermekten uzaktı. Raflarda yerini aldığında İstanbul bölümleri ile de oldukça heyecan uyandıran kitap bakalım beyazperde macerasında vitesi arttırabilecek mi?
DOCTOR STRANGE (4 Kasım)
Hollywood’un atardamarı pozisyonuna gelen Marvel’ın bu seneki en iddialı projelerinden biri olacak olan Doctor Strange filminin başrolünde, 221B numaralı odasında gelecek davasını bekleyen Benedict Cumberbatch yer alacak. Uzun bir süredir ilk kez Marvel hayranları filmin ilk afişlerinden oldukça memnun diyebiliriz. Çoğu forum sitesinde Dr. Strange’in Cumberbatch ile birebir örtüştüğü ve bundan daha iyi bir cast seçimi olamayacağı konuşulmaya devam ediyor. Filmin yönetmenlik koltuğunda oturan Scott Derrickson’ı Deliver us From Evil, Sinister, The Day The Earth Stood Still gibi gerilim ve bilim kurgu filmlerinden hatırlamaktayız. Bakalım Derrickson’ın bu karanlık atmosferli filmleri Marvel dünyasına yeni bir soluk getirebilecek mi?
FANTASTIC BEATS AND WHERE TO FIND THEM (18 Kasım)
Dünyaca ünlü Harry Potter serisi yazarı J.K. Rowling’in spin-off’u bu sene sonunda vizyona girecek gibi görünüyor. Film adını Hogwards’ta okutulan bir dersten alıyor (daha sonra Rowling bunun kitabını ayrı bir şekilde piyasaya sundu). Film, Harry Potter ve arkadaşlarının dünyasıyla birinci dereceden bağlantılı olmayacak. Tamamen yeni bir hikâye ve karakterler barındıracak. Filmin sırasıyla 2016, 2018, 2020 senelerinde üçleme olarak gösterime girmesi planlanıyor. İlk filmin yönetmen koltuğunda Potter fanlarının bir hayli aşina (biraz da kızgın) olduğu David Yates var. Gelen ilk fragman Potter fanlarını pek heyecanlandırmışa benzemiyor. Umarım serinin sonu The Hobbit ile aynı kaderi paylaşmaz.
ROGUE ONE: A STAR WARS STORY (16 Aralık)
Yıl sonunda gösterime sokulması planlanan Rogue One geçtiğimiz sezon izlediğimiz The Force Awakens ile bir ortak hikâye birlikteliği taşımıyor. Yani Rogue One, Star Wars Episode VIII değil. Filmin, Anakin Skywalker’ın Dark Side’a geçtiği 3 ve 4. film ortalarında geçeceği gelen ilk söylentiler arasında. Filmde Darth Vader’ı görüp görmeyeceğimiz hala netlik kazanmış değil. Filmin yönetmeni olan Gareth Edwards daha önce Godzilla ve Monsters filmlerini yönetmişti. Bu kadar kısa ve iddiasız bir kariyere sahip bir yönetmenin spin-off da olsa nasıl bir Star Wars filmi çektiğini açıklamak güç. Filmin oyuncuları arasında ise Felicity Jones, Mads Mikkelsen ve Ben Mendelsohn gibi isimler yer alıyor. Bakalım Rogue One bize yapbozdaki kayıp parçaları verebilecek mi?
ASSASSIN’S CREED (23 Aralık)
2007 yılında Ubisoft firması tarafından çıkarılan Assassin’s Creed oyunu konsol ve bilgisayar oyuncuları tarafından oldukça beğenilmiş ve içerik olarak son derece zengin bulunmuştu. Altair’in önderliğini yaptığı assasinler ile Orta Doğunun o mistik atmosferinde kaybolduğumuz Assassin’s Creed’in devamı ilkinden de yoğun bir ilgiyle karşılaşınca artık AC bir franchise projesine dönüşmüştü. 2016 yılının başına geldiğimiz şu günlerde AC serisi irili ufaklı on beş oyuna ulaştı bile. Hal böyle olunca da bu başarılı video oyunu serisinin beyazperdeye taşınması kaçınılmaz oldu. Bu senenin son haftasında izleyeceğimiz AC konu olarak hiçbir oyuna sırtını dayamıyor ve bizlere yeni bir hikâye anlatıyor. Bu çoğu AC hayranı ve sinemasever tarafından olumlu tepki aldı. 30-40 saate varan bir oynanış süresine sahip video oyununun yarattığı etki ve atmosferi, karakter derinliğini, senaryo detayını iki saatlik bir sinema filminde vermek oldukça zor ve altından kalkması güç bir yol olacaktı. Ezio veya Altair gibi kült karakterler yerine sıfırdan yaratılmış kahramanlarla riski azaltmak şu an için oldukça mantıklı görünüyor. Macbeth ile başarılı dönüşler alan Justin Kurzel filmin yönetmenlik koltuğunda otururken, oyuncular arasında Michael Fassbender, Marion Cotillard, Jeremy Irons gibi yıldızları görmek mümkün. Filmin senaryosu sır gibi saklanırken baş assassin rolünü üstlenen Fassbender’ın film teklifini kabul edene kadar hiçbir AC oyununu oynamadığını da notlarımıza ekleyelim.
Konuk Yazar: Nebi Salih Küçük